Tanrı'nın varlığını bile büyük bir cesaretle sorgulayın; çünkü, eğer varsa, gözleri kör eden korkuya bağlılıktan ziyade akla bağlılığı daha çok onaylamak zorundadır.
THOMAS JEFFERSON
______
Jose Saramago, Portekizli 1998 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi dünyaca ünlü bir yazardır. Körlük romanıyla tanıdığımız Saramago’nun farklı yazım stili,
"Herkes göç etmişti, kaçabilen tüm canlılar kaçmış. Geriye alıştırılmış hayvanlar ve kuşlar kalmıştı kanatları yapışık. Sahipli atlar, inekler, koyunlar, kapatıldıkları bahçelerde yutuluyorlardı. Sayılmış, aşılanmışlardı, can havli kalplerinden çekilmişti.... Nasıl kaçılır bilmiyorlardı, hiç kaçmadıklarından değil kendilerini hep bağlı
FERN HILL
Ben işte öyle gencecik, tasasız bir çocukken seken evin ordaki
Elmaların altında, otlar nasıl yeşilse işte öyle mutluyken,
Vadideki koruyu örten yıldızlı gece,
Zamanın da izniyle bağırıp tırmanırken
Hep öyle pırıl pırıl dipdiri gözlerinde,
Ve sayılan biriyken vagonların orada, prensi o elma köylerinin, 
Bir kere zamanın da altında
SOLUK SOLUĞA
Hep yanıldı ve yenilgilere uğradı
Ama atıldı yine de serüvenlere
Vakti olmadı acıların hesabını tutmaya
Durup beklemeye, geri dönmelere vakti olmadı.
Yangınlarla geçti ömrü ve hep yalnızdı
1492'de Kristof Kolomb Hispanyola Adası'nda (bugünkü Haiti ve Dominik Cumhuriyeti) bir hisar inşa etti ve orada yaşayan halkı köle olarak Ferdinand ve Isabel'e getirdi. Başka bir Italyan gezgin olan Amerigo Vespucci buranın Doğu Hint Adaları değil, keşfedilmemiş yeni yerler olduğunu fark etti. Hernán Cortés 1520'de beraberinde atlarla Meksika'ya geldi. Bu atlar, Azteklerin soluk benizli İspanyollan kendi tanrılarına benzetmelerine yol açtı. Gerçekler ortaya çıktığında İspanyol sömürgeciliği çoktan başlamış, birçok kişi hastalıktan ve kötü muameleden ölmüştü.
SOLUK SOLUĞA
...Hep yanıldı ve yenilgilere uğradı ama atıldı yine de yeni serüvenlere
Vakti olmadı acıların hesabını tutmaya durup beklemeye, geri dönmelere vakti olmadı
...Üşüten bir acıydı belki her ayrılık
her yolculuk yangınların başladığı yereydi
Ama vakti olmadı hesabını tutmaya aşkların, ayrılıkların ve anıların
...Biraz da serüvendi
İnancı zayıf olan bir adamın hayatın anlamını sorgulayarak inanca ulaşması, Tolstoy’un kendi ruh dünyasını anlatan, anlatırken de hayatı ve inançları sorguladığı ve sonucunda inancın kaçınılmaz ve insanı hayata bağlayan yegane duygu olduğunu anlattığı bilişsel bir yolculuk..
Kitapta en beğendiğim kısaca hayatın bir portresi olarak algıladım bir Doğu masalı olarak anlattığı bölümü ise şöyle;
“Bozkırlarda şaşırtılarak öfkeli,yabani canavar tarafından esir alınan bir gezginin hikayesini anlatan eski Doğu masalı vardır. Gezgin canavardan kurtulmak için kuyuya atlar, fakat kuyunun dibinde onu yalayıp yutmak için ağzını açmış bekleyen bir ejderha görür. Mutsuz adam canavardan kurtulmak için kuyuyu tırmanmaya cesaret edemez ama ejderha tarafından yenilmekten de korktuğu için kuyunun dibine de atlayamaz. O yüzden duvarın çatlaklarında büyüyen yabani otlara tutunur ve öylece bekler. Kolları yorulur, eninde sonunda iki ölümden birinin tutsağı olacağını hisseder. Yine de tutunmaya devam eder, bu esnada kafasını kaldırır. Tutunmakta olduğu yabani otları iki ucundan kemiren biri siyah diğeri beyaz iki fare görür. Sonunda otlar gevşeyecek, kopacak ve gezgin, ejderhanın ağzına düşecektir. Gezgin bunu görür. Artık öleceğinden emindir. Etrafına bakınırken hala tutunduğu yabani otların yapraklarının üzerinde bal izleri görür,dilini uzatır ve balı yalar.
Ve sonrasında der ki Tolstoy ; ‘Ben de, ölüm ejderhasının beni beklediğini eninde sonunda beni parçalara ayırıp yutacağını bilerek hayatın dallarına tutunuyordum. Beni bir zamanlar avutan balı yalamaya çalışıyordum’...”
İtiraflarımLev Tolstoy · Karbon Kitaplar · 201723,1bin okunma
"Üç şair,
Üçü de yaşamda değil.
Birini görmedim (Nazım Hikmet).
Biriyle fakülte yıllarında arkadaş oldum.
Biri, gece Ulus'a gelmiş, "Ben Ahmed Arif, kurban!" demişti."
Ben şiir kitapları okumadan önce şairlerin hayatlarını, hangi akımdan veya şiirlerini yazarken neyden etkilendiklerini araştırdıktan sonra şiirlerini okumaya