Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Türk Tarihi Üzerinde Toplamalar: Kitabın tam adı Türk Tarihi Üzerinde Toplamalar-Birinci Bölüm: En Eski Zamanlardan Başlayarak Apar Sülâlesinin Düşmesi Tarihi Olan Milâdî 552'ye Kadar şeklindedir. Kitabın hazırlanma ve yayımlanma macerasını önsözün sonunda Atsız şöyle anlatır: "Bu kitabı 1933'te yazmağa başlamıştım. Malatya Orta
"Ahmedî-Dâstân ve Tevârîh-i Mülûk-i Âl-i Osman" Çalışma, Atsız'ın hazırladığı ve 1949'da Türkiye Yayınevi tarafından yayımlanan Türkiye Tarihleri I adlı eserin 1-35. sayfaları arasında yer almaktadır. Atsız'ın çalışması, Ahmedi'nin İskendernâme'sinin sonunda yer alan Osmanlılarla ilgili bölümün ilmî yayınıdır.
Reklam
Türk Tarihi Üzerinde Toplamalar: Kitabın tam adı Türk Tarihi Üzerinde Toplamalar-Birinci Bölüm: En Eski Zamanlardan Başlayarak Apar Sülâlesinin Düşmesi Tarihi Olan Milâdî 552'ye Kadar şeklindedir. Kitabın hazırlanma ve yayımlanma macerasını önsözün sonunda Atsız şöyle anlatır: "Bu kitabı 1933'te yazmağa başlamıştım. Malatya Orta
Yankılar: 12 Aralık 1975 tarihli birçok gazete Atsız'ın ölüm haberini veriyordu. Milliyet, Haber ve Cumhuriyet'te kısaca. "Gazeteci, yazar ve şair Nihal Atsız, dün akşam İstanbul'da hayata gözlerini yummuştur. 70 yaşında vefat eden Atsız, evli ve 2 çocuk babasıydı. Cenazesi yarın toprağa verilecektir." Ve arkadan
Aylık Türkçü Dergi: Ötüken 15 Ocak 1964'te Ötüken dergisinin ilk sayısı çıktı. Ötüken başlığı altında "Her Ayın On beşinde Çıkar, Fikir ve Ülkü Dergisi" ibaresi bulunuyordu. Derginin sahibi Atsız, sorumlu yazı işleri müdürü Mustafa Kayabek'ti. Ötüken doğrudan doğruya Atsız'ın sahipliğinde çıkan son dergiydi. Ölüm tarihi
1961: Atsız'ın İlmi Yayınları Yoğun siyasi gelişmelerin yaşandığı 1961 yılında Atsız'ın iki ilmî kitabı da çıkar: Osman (Bayburtlu), Tevârîh-i Cedid-i Mir'ât-i Cihan, İstanbul 1961. Osmanlı Tarihine Ait Takvimler I, 824, 835 ve 843 tarihli takvimler, İstanbul 1961. Üçüncü Murad devrinde yazılmış bulunan Bayburtlu Osman'ın eseriyle Atsız 1930'lardan beri meşguldü. 1936 yılında Dede Korkut'la ilgili kitabını hazırlamakla meşgul bulunan arkadaşı Orhan Şaik Gökyay'a bu eserin "Der-beyân-1 Evsâf-1 Bayundur Han” bölümünü istinsah ederek bir mektupla göndermişti (Gökyay 1938: XXXIII). Osmanlı takvimleriyle de Atsız 1950'lerden beri meşguldü. 856 tarihli bir takvimi, "Fatih Sultan Mehmet'e Sunulmuş Tarihi Bir Takvim" başlığıyla 1957 yılında İstanbul Enstitüsü Dergisi'nin III. sayısında yayımlamıştı. Ancak o yayında teknik sebeplerle transkripsiyonlu metni verememişti. "Şimdi tarihçilerin ve belki de aynı zamanda dilcilerin istifadesine sunduğum bu bir sıra takvimi, bütün hurafe ve İsrailiyat bölümleriyle birlikte yayımlıyorum." diyerek Atsız metinlerin transkripsiyonlu ve eksiksiz bir yayınını gerçekleştirmiş oluyordu. Şimdi Türkçüler tekrar dergicilik faaliyetine başlayacaklar ve siyasi gelişmeleri de takip ederek konumlarını belirleyeceklerdi. 1962 Ocağının sonunda haftalık Millî Yol, Şubat ayında da aylık Orkun dergisini çıkarmaya başladılar. Ancak dergilere geçmeden önce 22-23 Şubat gecesini anlatmalıyız.
Reklam
1960-1975 YILLARI ARASI 1960'ta ilk ihtilal. Türkçülerde yine ümit ve hareketlenme var. İhtilalin içinde yer alan Alparslan Türkeş ve arkadaşlarının tasfiyesine rağmen ümitler kırılmamış. Türk milliyetçileri siyasete giriyor. Atsız ve Türkçüler, Türkeş'in arkasında. 1970'ler, soğuk savaşın en şiddetli rüzgârlarının estiği yıllar.
Atsız'ın Dostları ve Ziyaretçileri: Türk milliyetçiliğinin "uyutulma dönemi"nde Atsız'ın da faaliyetleri sınırlıdır. Günleri, yollarda ve Süleymaniye Kütüphanesi'nde geçmektedir. Tanıdıkların, kendisini merak eden Türkçülerin ziyaretlerinin de ardı arkası kesilmemektedir. Ya bilhassa öğle tatillerinde kütüphanede, ya da
1956: Kısıtlı Faaliyetler 1956 yılında Ocak gazetesinde yayımlanan bir iki yazısı hariç Atsız'ın sessizliği devam etmektedir. Hatta 1954 yılında 3 Mayıs'ı anmak üzere Yıldız Parkı'nda yapılan kır gezisine dahi katılmamıştır. Ancak 1956 yılında 3 Mayıs vesilesiyle yapılan bir salon toplantısına katılır. Toplantı 05 Mayıs Cumartesi
Öner ve Yücel Davası: 31 Mart 1947'de Atsız, Zeki Velidî ve arkadaşlarının beraatıyla sonuçlanan Irkçılık-Turancılık Davası'nın yankıları 1947 yılında başlayan Öner ve Yücel Davası ile devam etmiştir. Dava, 29 Ocak 1947'de İçişleri Bakanı Şükrü Sökmensüer'in TBMM'deki bir konuşması ve Fevzi Çakmak'ın 05 Şubat
Reklam
Reha Oğuz Türkkan, Orhan Şaik Gökyay, Hamza Sadi Özbek ve Hikmet Tanyu tabutluk işkencesinden geçirilmişlerdi (Müftüoğlu 1974: 77, 94). Aslında tabutluklarda her biri 500 mumluk üç ampul vardı ve ayakta duran sanığın başının bir karış üstünde bulunuyordu. "Buna o zamanki emniyet mensupları 'beyin tavası' diyorlardı." (Eriş,
1927-1930 arasındaki Türkoloji sınıfı müthiş bir sınıftır; öğrencilerin hemen hepsi sonraki yıllarda meşhur olacaklardır: Orhan Şaik Gökyay, Nihat Sami Banarlı, Ziya Karamuk, Pertev Naili Boratav, Tahsin Banguoğlu, Ekrem Reşit, Kenan Hulusi, Mehmet Sadık Aran. Ancak Azerbaycanlı Mehmet Sadık ve diğer bir Azerbaycanlı Kemal, fakülteyi bitirmeden ayrılırlar. O yılların öğrencileri arasında Abdülbaki Gölpınarlı da vardır. Esasen o yıllarda sınıflar da şimdiki gibi kalabalık değildir ve bu sınıfın mevcudu da 10-12 kişidir. Atsız'ın, Türkocağı'nın Kızıl Elma odasından beri tanıdığı Sabahattin Ali o okuldan değildir ama Yüksek Öğretmen'e sık sık uğrar ve hatta bazı geceler orada kalırdı (Atsız 1992: 112).
İlaman-Ilaman boyunun atası Er-Töştük masalında geçen devler hep kulak şekillerine göre ad almaktadır. İran ve Müslüman mitolojisinde de insana benzemeyen acayip mahlûklar (stature deforme) kulak büyüklüklerine göre özellik kazanmışlardı. Meselâ Han-nâme'de Karnülbakar dağından çıkıp Oğuz-Han'a saldıran, Ye'cuc-Me'cuc halkının kulakları o kadar büyüktü ki, savaşta kulaklarına sarındıkları için onlara bir türlü kılıç ve ok işlemiyordu.¹ Hadislerde de kulaklarından birini altına döşek gibi, diğerini de üzerine yorgan gibi serip yatan bazı kavimlerden söz açılıyordu.² ¹ O. Şaik Gökyay, Han-name. ² İ. Hami Danişmend, Türklerle Hind-Avrupalıların menşe birliği.
Sayfa 83 - İli Nehri Boyundaki Kabilelerin Menşe Efsanesi (Er-Töştük Destanı).
Dil-bilmez illerde Türkçeye hasret, Ne yana çevrilse o yanı gurbet; Yabancı kuşlardan umarak medet, Başını alup, Ormanlarla, dağlarla, çöllerle, Deli poyrazlarla, karayellerle, Nereye çıkacağı bilinmeyen yollarla, Hartalarda kaybolup gitmiş göllerle, Sakaryalarla, Tunalarla, Nillerle, Nice adsız sularla arkadaş olup -Konuşa konuşa kendi kendiyle­ Yara vara bir renksiz denize dalup, Bir akşam vakti dolup, boşalup Batan güneşle birlikte batmış olmalı!
Sayfa 117Kitabı okudu
Sizden ayrılırken ağlayamadım Gözlerim kurudu bir pınar gibi Nasıl oldu, ben de anlayamadım Bu ayrılıkda bir düğüm var gibi. Susun, göz yaşınız boşa akmasın, Benim de gözümde hasret eridi. Sevdiğim varsa hiç o da takmasın, O beyaz alnına matem şeridi. Kendime yalnız ben kendim ağlayım Acırım arkamdan ağlayanlara Matem diye şerit bağlayanlara Yalnız unutulmayayım, ah unutulmayayım.
Sayfa 107Kitabı okudu
167 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.