Sana gelınce düşünüyorum bir an. Kalbimi yokluyorum, en ufak bir kırıntı bulabilir miyim acaba umuda dair diye. Boş çıkıyor ceplerim. O zamanlar, dünyanın bir köşesinde nefes almaya devam edebileceğin, seveceğin, hayalini bile kuramayacağım kadar uzakta, caddenin ortasında karşıma çıkabileceğin aklımın ucundan bile geçmiyor. Sesin mezarın içine doluyor. Tertemiz cümlelerin, yarınlara dair kör umutların, yüzünün en güzel yeri toprak altında kalıyor En zor senden ayrılıyorum.
" Ekmek kutusuyla çöp kutusuna baktım. Birinin nasıl bir ev hanımı olduğunu bu ikisine bakarak anlarım.
Çöpte atılmaması gereken hiçbir şey yoktu.
Ekmek kutusunda da bayatlamış bir kırıntı bile bulamadım. "
Kendi sofrasından düşen kırıntıları yiyor; bir süre için öbürlerinden daha tok hissediyor kendini, ama sofradan nasıl yenilir bunu unutuyor; ancak artık geride yenecek kırıntı da kalmıyor.
Ben, hayatımda hiç görmediğim bu sevgiden
bir kırıntı bile yitirmemek istiyordum. Yarım saatçik olsun böyle kalabilme
uğruna yüz elli bademcik ameliyatına katlanabilirdim.