O kadar kusursuz yazılmış ki sayfaları çevirmek için sabırsızlık gostereceginiz bir kitap .İnsanı sanki bir film içine alıp karakterleri bir bir yaşatma olasılığına sahip..
Bir an nefesimi tuttum ve tenimin,güçlü bir karanlıkla yavaşça söylenmiş sözler karşısında buz kesildiğıni hissettim . Bir şimşeğin parıltısı bir anda fırtınalı akşamın görüntüsünü gözler önüne seriyordu,
Stefan Zweig'in okuduğum dördüncü kitabi ve ben hala Zweig'in nasil bu kadar kusursuz kadin duygularina tercüman oldugunu düşünüyorum.Zweig'in psikoloji birikiminin farkinda olmama rağmen bir erkeğin bir kadini ve bir kiz çocuğu bu kadar derinden ifade etmesini aklim almiyor.Bunun yanisira okuduğum kitaplarinda ana karakterin kadin olmasi ve kadin gözüyle dünyanın ve hayatin tasvir edilmesi beni çok mutlu etti.Çünkü maalesef kitaplarda bile erkekler konuşuyor.Kitaplarin cinsiyet kazandığını söyleyebiliriz.Oysaki hayatin kadin sesine ihtiyaci var.
Kitabin olay örgüsü tahmin edilebilecek düzeyde lakin bence dikkat edilmesi gereken Zweig kitaplarinin psikoloji tarafidir.Bu arada "Ben" kelimesinin anlamini kavramak için çok ideal bir kitap.
Zülfü Livanelinin Huzursuzluk kitabinda "Ben bir insandim" cümlesi uzun bir zaman düşünmeye sevk etmişti bu kitapta ise "Kendimi sattım" ve "Yalnızca sen, evet sevgilim , yalnizca sen beni sevmedin" cümleleri hakkinda epey düşüneceğim galiba:)
Kitapla kalin.