— Çalışmak için müsait gün ve saat bekleme. Bilki, her gün ve her saat çalışmanın en müsait zamanıdır.
— Çalışmak için müsait yer ve köşe arama. Bil ki, her yer ve her köşe çalışmanın en müsait yeridir.
— Bir günde ve bir zamanda yapman lâzım gelen bir işi (bir dersi, bir vazifeyi) ertesi güne bırakma. Zira her günün derdi gibi, işi de kendine
BİR DERİN OKUMA DENEMESİ
Georges Perec’in Kayboluş’undan söz edilmişti. Hiç E harfi kullanmamış diye. Niyeyse aklıma geldi. Ardında Bilge Karasu varmış meğer. Perec bulanıklaşınca anladım. Kılavuz. Asıl oymuş aklımda. Zaten ne olacaktı ki ya Gece ya Kılavuz.
Bilge Karasu da hiçbir eserinde VE bağlacını kullanmamış ya, Perec işte onu
Fyodor Dostoyevski
Evet, yanlış okumadınız. Yukarıdaki cümle edebiyatın en büyük isimlerinden Dostoyevski’ye ait.
Edgar Allan Poe’nun öyküleri Rusya’da yayımlanır ve ardından Dostoyevski bu öyküleri okuyarak Poe’ya olan hayranlığını bir yazısında dile getirir.
Hatta birçok kişinin bilmediği bir gerçek bize şunu söyler:
Gençlere Öğütler
— Çalışmak için müsait gün ve saat bekleme. Bilki, her gün ve her saat çalışmanın en müsait zamanıdır.
— Çalışmak için müsait yer ve köşe arama. Bil ki, her yer ve her köşe çalışmanın en müsait yeridir.
— Bir günde ve bir zamanda yapman lâzım gelen bir işi (bir dersi, bir vazifeyi) ertesi güne bırakma. Zira her günün derdi gibi,
"Gençlere Öğütler
— Çalışmak için müsait gün ve saat bekleme. Bilki, her gün ve her saat çalışmanın en müsait zamanıdır. — Çalışmak için müsait yer ve köşe arama. Bil ki, her yer ve her köşe çalışmanın en müsait yeridir. — Bir günde ve bir zamanda yapman lâzım gelen bir işi (bir dersi, bir vazifeyi) ertesi güne bırakma. Zira her günün derdi
— Çalışmak için müsait gün ve saat bekleme. Bilki, her gün ve her saat çalışmanın en müsait zamanıdır.
— Çalışmak için müsait yer ve köşe arama. Bil ki, her yer ve her köşe çalışmanın en müsait yeridir.
— Bir günde ve bir zamanda yapman lâzım gelen bir işi (bir dersi, bir vazifeyi) ertesi güne bırakma. Zira her günün derdi gibi, işi de kendine
Türk edebiyatının kaybolup gitmekte olan bir öykücüsünü ve öykü kitabını geri kazanmış olduğunu duymanın mutluluğunu paylaşmak isterim. Ne kitap ne de yazar sitede ekli değil ama olsun, onu öykü severler tanıyor.
Özcan Ergüder'in "Maskeli Balo" isimli öykü kitabı yakın zamanda Kırmızı Kedi Yayınevi tarafından yeniden basılmış.
Bu da tanıtım yazısından;
"Türk edebiyatının “tek kitap”la efsaneleşen yazarları arasında ilk akla gelenidir Özcan Ergüder.
Sait Faik’in 1949’da “İngiltere’den bir arkadaşım var, ne güzel yazıyor” sözleriyle müjdelediği; Vedat Günyol, Erdal Öz, Oktay Akbal gibi isimlerin öykülerinden övgüyle söz ettiği bir kalem.
Daha sonra yazmamayı değilse bile yayımlamamayı tercih ederek “edebi sessizliği” yaşayan ve her geçen gün efsanesi daha da derinleşen Özcan Ergüder’in ilk olarak 1956 yılında yayımlanan Maskeli Balo adlı öykü kitabı, dergilerde kalan ve terekesinden çıkan öyküler ile birlikte yeniden okuruna kavuşuyor.
Maskeli Balo ve Diğer Öyküler; üzerinden bunca zaman geçtiği halde hiç eskimediği gibi bugün yazılmış gibi tazeliğini korumaya devam ediyor. Yenilenmiş öyküler toplamı, asla tükenmeyecek tekniğiyle hem bir efsaneyi yeniden ortaya çıkarıyor hem de deyim yerindeyse yepyeni bir yazarı okuruyla buluşturuyor…"
Keyifli okumalar dilerim.
Sürekli bir yükselme durumu, bir maaşa zam durumu, izin isteme sıkıntısı, fiziksel yorgunluk, hayatı yaşayamama, yıllık izinler falan filan zor iş valla başkasının malında çalışmak.