"Yaşamak denilen bu yüce şiir
Bir yaz yağmuru değildir insanda
Öyle etkisiz
Öyle selamsız geçer mi sanıldı
Mutluluk denilen o büyük özlem
Bir bülbül şarkısı değildir şafakta
Öyle sessiz
Öyle soluksuz biter mi sanıldı..."
Attığım her adım beni geleceğime yaklaştırırken ailemden uzaklaştırıyordu. Her hareketimde uçları yaşıyor olsam da bir şekilde bu ikisi arasında yerimi bulmuştum. Buddha'nın orta yol dediği şey de buydu. Hayatın gerçek dengesi.
Ben buna mutluluk diyordum.
Aşkla dolu bir hayat mutluluk demektir. Aşk için hayatı yaşamak ise aptallık. Keşkelerle geçirilmiş bir hayat ise dayanılmaz. Yaşadığım 78 yıllık hayatta bu üçünü de tecrübe ettim.
Büyükannem şöyle derdi: "İster acı sarsın yüreğini, isterse mutluluk... Hepsi gelip geçici." Ancak bu yaşamda bile gözlerimi kapattığım zaman, hala binlerce küçük ışığın uzaklardan bana göz kırptığını görebiliyorum.
mutluluk veren zaman! biz oturuyorken
sen ve ben,
bir ruh ve iki şekille,
sen ve ben,
herşeyi hızlandırır parfüm, kuşların şarkısı,
biz bahçeye girerken
sen ve ben,
acele eder göğün bütün yıldızları
bizi görmeye,
ve biz gösteririz onlara kendi ayımızı,
sen ve ben-
Sevgili Suzanne, sen bu mektubu hiç okumazken ben kitabını bitirmenin mutluluğunu yaşayacağım. Aklından geçenleri ve oluşturduğun detayları beğenen birisi olarak 'mutluluk' kelimesini olumsuz kullanmak beni mutsuz ediyor. Keşke ilk kitaplarını okuyan gençler büyürken sen de heybene daha sağlam bir edebi dil katabilseydin. Çünkü bazen sevgi