“aynasızları sever misin?”
“Aynasız değil efendim, polis memurları. Bizi zaman zaman vurarak, hapse atarak, döverek ve ceza keserek korusalar da içimizdeki şiddetin kurbanlarıdırlar. Kötü aynasız yoktur. Polis memuru, özür dilerim. Polis memurları olmasaydı yasaları kafamıza göre uygulayacağımızın farkında mısınız?”
“o zaman ne olurdu?”
“bilmem, bunu hiç düşünmedim efendim.”
Mükemmel. Tanrı’ya inanır mısın?”
“elbette, efendim. Tanrı’ya, aileye, devlete, ülkeye ve emeğe.”
“aman Allahım!”
“efendim?”
“kusura bakma, peki mesai sever misin?”
“evet, tabii, efendim! Mümkünse haftanın yedi günü ve mümkünse iki işte birden çalışmayı severim.”
“neden?”
“para için, efendim. Renkli televizyon, araba, ev, ipek pijamalar, iki köpek, elektrikli tıraş makinesi, hayat sigortası, sağlık sigortası ve diğer sigortalar, çocukların eğitimi, otomatik garaj kapısı, pahalı giysiler ve Kırk beş dolarlık ayakkabılar, fotoğraf makinesi, yeni koltuklar, yeni yatak, duvardan duvara halı, kiliseye bağış, merkezi ısıtma.”