Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Türkler’de Kadın!
Eski Türklerde kadınlar, umumen amazon idiler. Cündilik, silâhşörlük, kahramanlık, Türk erkekleri kadar Türk kadınlarında da vardı. Kadınlar, doğrudan doğruya, hükümdar, kale muhafızı, vali ve sefir olabilirlerdi. Alelâde ailelerde de ev müştereken, karı ile kocanın ikisine aitti. Çocuklar üzerindeki velâyeti hassa, baba ka­dar anaya da aitti. Erkek daima karısına hürmet eder­di, onu arabaya bindirerek kendisi arabanın arkasından yaya yürürdü.
Sayfa 148
Yakimansky yê alikarvanê konsolosê Rûsyayê yê Diyarbekrê, di sala 1873 an de, di derbarê birçîtiya di Kurdistanê de wiha nivisandiye: "Bihin ji Kurdistanê tê ku bi hêztirîn neyarê însaniyetê yanî birçîti, çeng û perên xwe bi ser de vede; diyar e ku birçîtî belav bûye û giranî û çendîn halên (epîdemî) din ji pê re tên." Bi ser van tevan re jî, ji ber van sebeban ku bi salan ji aliyê dewletê ve ji leşkerên Tirk ên li Kurdistanê re meaş nedihat dayin, wan ji "êrişê xelkê xwecih dikirin û ew talan dikirin", Yakimansky, di 23yê Tirmeha sala 1873an de ji sefirê Rûsyayé yê Stenbolê Banof Rostovsiky re wiha nivîsandiye: "Leşkerê ça- ran ê Tirk di Kurdistanê de, zêdetiri ji sê salan e meaş werne girtiye û bi komi baz didin". Ji ber vê karbidestan, bi awaki bê merhemeti sewiya bacan bilind dikirin, mudetê wergirtina wan ji kurttir dikirin û hejmara pez û dewaran gelek ji wê miqdarê zêdetir dinivisandin ku di rastiya xwe de heye. Baca milk, erd, ber- hem û yên din ji du qat hesêb dikirin. "Tiştekî ne ecêb bû ku car ú carnan, berê xwe bidin karbidestên Osmanî ku daxwaz ji gun- diyan bike berhemên sala bê jî bidin wan..."." Ji bili van ji "mal ů eşyayên wan, bi navê alīkariya şer dihatin birin. Weki nimûne: zêdetiri ji 4 milyon peyastir/quruş ji rûniştiyên Hekariyê û ji wê ji zêdetir, ji rûniştiyên Erziromê dihat dizin. Leşkerên Tirk bi pisů le hemî tişt ji xelké distandin û pişti temambûna şer karbidestan guh nedidan van pisûleyan û vegerandina van tiştan."
Sayfa 48 - NûbiharKitabı okuyor
Reklam
Canım İstanbul
Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar; Onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar. İçimde tüten bir şey; hava, renk, eda, iklim; O benim, zaman, mekan aşıp geçmiş sevgilim. Çiçeği altın yaldız, suyu telli pulludur; Ay ve güneş ezelden iki İstanbulludur.
Ruslar evvelce (Devlet Giray zamânında) va‘d etdikleri senelik vergilerini vermekde tereddüd gösterdiklerinden, Bahâdır Giray, Timur Mirzâ ile şiddetli bir fermân gönderdi. Ruslar bu fermân üzerine derhâl bir sefîr ile cizyelerini birtakım hediyeler, armaganlarla berâber Kırım Hanlıgına takdîm etdiler.
Chung - hang Yüeh, Çinli Sefir
Eğer, Türkler yalnız muharebe ile meşgul iseler bu, milletin selâmet ve sadeti içindir. İhtiyarlar ve zayıflıktan dolayı harbe gidemeyenler yaşamak levazımına malik bulunurlar ve düşmana karşı emin bir vaziyettedirler. Baba ile evlâtlar karşılıklı olarak birbirini tutarlar. Binaenaleyh, Türkleri ihtiyarlara hakaret etmekle itham etmek haksızdır.
Çinli sefir, daima, hükümdara, Türk elinin, atalardan kalma törelerden ayrılmamasını öğüt veriyordu. Çünkü bu törelerdir ki o şanlı ataları yenilmez kahramanlar derecesine çıkarmıştı. Bu öğütlere başka nasihatlar da ilâve ediyordu. Hükümdar, tebaasının ne kadar nüfustan ibaret oldu­ğunu, muhtelif boyların, obalarm ne kadar sörüleri bulunduğunu bilmeli idi. Çünkü, nüfus ve emvalin miktarı malûm bulunursa, bir gün Çin aleyhine sefer açıldığı zaman, bü­yük ve mühimmatlı ordular toplanması mümkün olacaktı.
Reklam
Mustafa Kemal haberi okuyunca arkadaşı Sefir Fethi Beye yalnız şu cümleleri söyleyebildi: — Enver’den ancak bu beklenirdi. Türkiye bu harpten sağ çıkamaz...
Sayfa 216
Milâttan 174 sene evvel, Çin’­den Türk hükümdarına bir prenses getirmek üzere Türk sarayına gelen Chung - hang Yüeh ismindeki Çinli sefir, Türklerin Çin medeniyetine karşı gösterdikleri taklit temayülü­nü Türk hayatı için muzır gördü. Bu zat, Türkleri sevdiği için Türk sarayında kaldı, bir daha Çin’e dönmedi. Bu zamanda Türkler muzafferiyet ve millî ittihat neticesi olarak zenginleşmişlerdi. Önlerinde Çin harsı gibi âlâyişe, debdebeye dalmış yeni bir dünya görüyorlardı. Bu harsın yiyecekleri, giyecekleri, modaları yavaş yavaş Türklerin arasına girmeye başlamıştı. Çinli vezir, bu halin tehlikelerini gösteriyor, onları uyanmaya davet ediyordu. Türk’ün bütün işi gücü ya sık ağaçlı ormanlarda ava gitmek yahut ovalarda sayısız sürülerini otlatmaktı. Böyle bir hayat yaşayanlara, Çin’de dokunulan ipekli kumaşlar değil, kendilerinin yaptıkları deriden ve kürkten elbiseler elverişli idi. Yoğurt, kımız, peynir, tereyağı, kaymak gibi sütten yapılan yiyecekler, leziz av etleriyle sürülerinin besili hayvanları Çin yemeklerinden daha faydalı ve güzeldi. Eğer Türkler, Çinlilerin âdetlerine uyarlarsa, onların hububat ve zahirelerine, ipekli elbiselerine alışacaklarından, bir gün Çin devletinin hakimiyeti altı­na girmeyi o kadar fena görmeyeceklerdi.
Eski Türklerde kadınlar umumen amazondular. Cündîlik, silahşörlük, kahramanlık, Türk erkekleri kadar Türk kadınlarında da vardı. Kadınlar, doğrudan doğruya, hükümdar, kale muhafızı, vali ve sefir olabilirlerdi.
Göğsü yakut ve safir; Kapıda bir misafir... Sordum: Kimsin, nesin sen? Dedi: Şeytandan sefir! Nefs isimli o kafir... Yüzü kapkara zifir; Elimde köst ve nefir Sabit fikir bulgusu, Dili çözülmez cifir Nefs ilimli o kafir...
Sayfa 84 - Necip Fazıl KısakürekKitabı okudu
371 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.