İlim tahsil etmeye kabiliyetli, ilim yolunda ilerleyeceği
ümit edilen ilim talibinin vakti değerlendirip kazanması için, sahip olması gereken hasletleri alimler önceden
zikretmişlerdir. Bu hasletler şunlardır:
Hızlı yazmak , hızlı okumak ve hızlı yürümek .
Hızlı yürümesinin hikmeti şudur: Az bir zamanda pek
çok hocayı dolaşabilir.
Hakk'ın, şanlı elçisine büyük bir hüzün gelmişti, Onun, bütün semaları gezeceği gün gelmişti.
Akılların ermediği binbir lutuf, binbir nimet Görülecek kutlu gece ermiş idi en nihayet.
Ağırlamak üzre onu, o sevgili Peygamber'i, Yere, göğe emir gitti, ne yapılsa vardı yeri.
Toprakla su âleminde, hüküm süren kanunlara, "Çalışmayı
Hâtem el-Esam, Şakîk-i Belhî’nin (Allahu Teâlâ
her ikisine de rahmet etsin) talebelerinden biriydi.
Bir gün Şakîk-i Belhî ona:
“Otuz senedir benimle
sohbet ediyorsun; bu zaman içerisinde ne elde ettin?”
diye sorar. Hâtem el-Esam:
“Ben okuduğum ilimden sekiz faydalı şey elde ettim, onlar da bana yeter. Çünkü kurtuluşumun bunlarda olduğunu
Yedinci fayda: Gördüm ki insanlar azık ve maişetlerinin temini için hırsla, gayretle çabalı- yorlar. Öyle ki, bunu yaparken şüpheli ve haram şeylere düşüyor, kendilerini zelil ve hakir durumlara düşürüyorlar. Ben, Allah'ın (c.c):
وَمَا مِنْ دَابَّةٍ فِي الْأَرْضِ إِلَّا عَلَى اللَّهِ رِزْقُهَا
"Yeryüzünde yürüyen (yaşayan) her canlının rızkı yalnızca Allah'a aittir 35 âyetini düşün- düm; anladım ki, rızkım Allah'a aittir ve O rız- kıma kefil olmuştur. Bundan sonra ben de Al- lah'a (c.c) ibadetle meşgul oldum ve O'ndan başkasından ümidimi kestim.
_Rüya, gören olmadan da var olabilir. Rüya gören olmadan rüya mevcut olduğunda ise bu özgün gerçeklik gibi gelir. Siz yoksunuz ama kozmik bir akıl var. Brahma var. Bu yüzden bütün alemin Brahma'nın gördüğü bir rüya olduğunu söylerler. Bütün bu dünya bir rüyadır, bir mayadır. Ama bu her şeyin, tümün bir rüyasıdır. Kişisel bir rüya değildir.
~~~
YETMİŞ BEŞ kağnılık bir kağnı kolu İnebolu-İkiçay'dan yola çıkmak üzereydi. Zafer Kemal " Uğurlar olsun anam!" diye seslendi.
Kolbaşı, "Sağ ol oğul" dedi, elindeki sopayla öküzünü dürttü. Kağnılar tekerleri inleyerek kımıldayıp yürüdüler. Kağnıcıların hepsi kadındı. Yalnız üçüncü kağnıyı 12 yaşında bir erkek çocuk yediyordu. Kadınlardan biri hamileydi. Yedinci kağnının yanında yürüyen sırım gibi genç kadının ayakları çıplaktı. Bazı kadınlar bebeklerini torbalayıp sırtlarına bağlamışlardı.
Genç subaylardan biri içi ürpererek, "Ne mübarek kadınlar bunlar" dedi. Öyleydiler. Yavrularına yiyecek taşıyan anaç kuşlar gibi orduyu besliyorlardı
...
~~~