Hanife Mert Hanım'ın 4 bölüm 400 sayfadan oluşan #BakışAcısı eserini #okudum. Bu eseri okumadan önce #DüşBatımı eserini okumanızı tavsiye ederim. Her ne kadar ayrı eserler olarak algılansa bile birbirinin devamı olduğunu belirtmek isterim.
️️️️️️️️️️️️️️️️
Eser zamanlar arasında geçişlerle 1984 yılları ve 2004 yılları arasında zaman
Şah’ın, Kamertay’ın üzerinde şehri dolaştığı günü hatırladım. Herkes ona “Kurban oliiim yüce Şah!” diyorlar ve kasideler sunuyorlardı, Sultan’a ise şimdi askerleri “Gururlanma padişahım senden büyük Allah var!” diye alkış okuyorlar. Bu sözlerden çok etkilendim.
Dört kitaptan daha büyük:
Demek bu hayat,
Önce sana bana yük
Demek su kimin
Toprak kiminse
Motor, elektrik, ve ışık kiminse
Demek sultan odur.
Demek insan bölük bölük.
Yaşıyorsan ölüyorsun demek.
Nasıl yaşıyorsan
Öyle düşünüyorsun demek
Demek insan
En yüce mertebede hayvandır
Yeni anladım
Alet kullanan ve yapan.
Öyle güzelmiş ki, adını Gökçen koymuşlar.
… Dünya güzeli bir kız olmuş. Görenlerin aklı
şaşar, güzelliğini işitenler görmek için yüce dağlar aşarmış.
… avlanan bir şehzade bir geyiğin ardından koşa koşa oraya gelmiş. Yürük, kendi çadırı önünde düşen yaralı geyiği şehzadeye verirken Gökçen gözükmüş. Genç şehzade o anda vurulmuş. Geri dönememiş. Otağını kurup günlerce orada kalmış. Padişah, oğlunu aratıp buldurmuş. Kaldırıp getirmiş. Meğer, Yürük kızına vurulan şehzade, nur topu gibi bir sultanla daha yeni evli imiş. Günler geçmiş, aylar geçmiş. Şehzade dayanamayıp Gökçen'in yanına gelmiş. Evlenelim demiş. Yürük kızının da onda gözü varmış ama iyi yürekli olduğundan,sultan üzülmesin diye kabul etmemiş.
Yüce yüce dağlardan mı gelirsin
Hayır mı gök turnam yardan ne haber
Benim sevdiğimi sen de bilirsin
Hayır mı gök turnam yardan ne haber
Koyuverin ben yarime varayım
Muradıma maksuduma ereyim
Sen bilmezsen ağ kuğudan sorayım
Hayır mı gök turnam yardan ne haber
Benim yarim kıya kıya bakınır
Ak ellere al kınalar yakınır
O da senin gibi güller sokunur
Hayır mı gök turnam yardan ne haber
Hakkım helal olsun. Siz de affedin, Yüce Rabbim de beni affetsin. Dün o şekilde cevap vermek beni çok utandırdı. Peygamber Efendimizin dediği gibi soyuyla övünen, rahmet-i ilahiden uzaktır. Müslüman asla so-
yuyla, ailesiyle övünmemeli.
Sultan Alp Arslan 14 Rebîülâhir463/19 Ocak 1071 tarihinde Nehrü'l-Cezv denilen yöreden Fırat'ı geçti.Güzel bulup hayran kaldığı bu çadırlıkta orduğah kurduğu sırada Sultan Alp Arslan'ın yanından ayırmadığı ve arkasında namaz kıldığı belirtilen Fakih Ebû Nasr Muhammed b. Abdülmelik el-Buhâri gelerek,"Efendimiz, sana ihsan buyurduğu nimetten dolayı yüce Allah'a şükret." demişti. Alp Arslan ise, "Bu nimet nedir?" diye sordu.Gelen cevap Sultan Alp Arslan'ı daha önceki Türk hükümdarlarından farklı bir yere koyuyordu.Fakih sözlerine şu şekilde devam etti: "Bu ırmağı şimdiye dek köle (memlûk) olmayan hiç bir Türk hükümdarı geçmemiştir.Bugün ancak siz geçtiniz."
Sultan Alp Arslan'ın yanından ayırmadığı ve arkasında namaz kıldığı belirtilen Fakih Ebû Nasr Muhammed b. Abdülmelik el-Buhârî gelerek, "Efendimiz, sana ihsan buyurduğu nimetten dolayı yüce Allah'a şükret." demişti. Alp Arslan ise, "Bu nimet nedir?" diye sordu. Gelen cevap Sultan Alp Arslan'ı daha önceki Türk hükümdarlarından farklı bir yere koyuyordu. Fakih sözlerine şu şekilde devam etti: "Bu ırmağı şimdiye dek köle (memlûk) olmayan hiçbir Türk hükümdarı geçememiştir. Bugün ancak siz geçtiniz."