Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
İhsan Oktay Anar - Puslu Kıtalar Atlası sözlüğü
Abıru: 1.Yüz suyu. 2.Irz, namus, şeref, haysiyet. Acuze: Huysuz, yaşlı kadın Adülkahır: (Ödül kahır) Pembe çiçekli, çok yıllık otsu bir bitki Agâh: 1.Bilen, bilgili 2.Haberli Akarca: Sürekli işleyen çıban, fistül Altar: Adak adanan ve kurban kesilen dini yapı, sunak. Arkebüz: XV. yüzyılda Fransa'da kullanılmaya başlanan, taşınabilir ateşli
Akîde Lezzeti
Akide Şekeri, Osmanlı saray âdetlerinden olup 16. asırdan günümüze gelen bir geçmişe sahiptir. Akide, "söz, bağlılık" manalarına gelen Arapça bir kelimedir. Yeniçerilere ulûfe dağıtılması sırasında ocağın iyi hâline ve devlete bağlılığına alâmet olmak üzere Asesbaşı veya Ocak Kapı Kethüdası eliyle Sadrazam ile Ocak Ağalarına "akîde şekeri" dağıtılması âdetti. Bu merasim, askerin akîdesinin iyiliği ve sağlamlığının bir delili olduğundan "akîde" adıyla anılırdı. Padişah ve yeniçeriler arasındaki memnuniyetin ve bağlılığın simgesi haline gelen şeker, farklı kademedeki görevlilere farklı miktarda ikram edilirdi. Sadrazam'a 500, Yeniçeri Ağası'na ve Sekbanbaşı ile Ocak Kethüdası'na 200'er, Başçavuşa 50, Yeniçeri Kâtibi'ne 30, Turnacıbaşı'ya 20, Solakbaşılar ile Hasekilere 15'er, Orta ve Küçük Çavuşlara, Mehterbaşı, Talimhaneci vesaireye keza 15'er dirhem verilirdi.
Reklam
Borges’in,
Alçaklığın Evrensel Tarihi
Alçaklığın Evrensel Tarihi
kitabında “Düş Gören İki Adamın Masalı” adlı öyküde: Mısır’da yaşayan, fakirleşmiş bir adam rüyasında kısmetinin Isfahan’da olduğunu görür ve çetin bir yolculukla oraya gider. Başına kötü şeyler gelir, tutuklanır. Sonra asesbaşı da benzer bir rüya gördüğünü söyler vs. Spoiler olmasın yeter. Bu hikayeyi başka bir yerde okuduğumu hatırladım veya benzerini.
Simyacı
Simyacı
'da Santiago’nun başına gelen şey de buydu. Simyacı özgün değilmiş meğer, modern bir uyarlama imiş. Verdiğim puanı kırmaya gidiyorum şimdi. Borges kaynak olarak
Binbir Gece Masalları
Binbir Gece Masalları
'nı gösterir.
PUSLU KITALAR ATLASI KİTABI(SÖZLÜK)
Abıru: 1.Yüz suyu. 2.Irz, namus, şeref, haysiyet. Acuze: Huysuz, yaşlı kadın Adülkahır: (Ödül kahır) Pembe çiçekli, çok yıllık otsu bir bitki Agâh: 1.Bilen, bilgili 2.Haberli Akarca: Sürekli işleyen çıban, fistül Altar: Adak adanan ve kurban kesilen dini yapı, sunak. Arkebüz: XV. yüzyılda Fransa'da kullanılmaya başlanan, taşınabilir ateşli
Puslu Kıtalar Atlası
Puslu Kıtalar Atlası
Kostantiniye'de Birkaç Kişi bölümü sözlük (Metin sırasına göre) Ulema: Bilginler Cühela: Bilgisizler, cahiller Ehli dubara: Hilenin ve düzenbazlığın ustası Ehli işret: İçki içme erbabı Tarraka: Gümbürtü Taife: Gemide türlü işlerde çalıştırılan sefer işçisi Salimen: Sağ ve esen olarak Vasıl olmak: Ulaşmak Şayia: Yayılmış haber, yaygın
SELAM TEBRİZ’E
kulağını ver, dinle, bak asesbaşı ne diyor: bu mahallede bizden bir gönül eri kayboldu, diyor, derken ansızın biri yolda izini buldu, diyor. Belirtilerini görün işte, diyor. Ne zamandır onu aradık, yandık yakıldık. Ne zamandır onu arayanlar her yanda dövündüler. Ne üst kodular, ne baş. Aşıkların kanı hiç eskimiyor, unutulmuyor. Aşıkların kanı nasılsa hep öyle kalıyor. Hep öyle taze, sıcak. Bu eski bir kan davasıdır deme sakın Atma kulağının arkasına sen şu lafı: Kan bir kere eskidi mi kararır, kurur ama, aşıkların kanı durmayacak, gönüllerinden biteviye akacak. Bu bucağa sığınan senin bakışındır. O büyük sağrağı sunan senin nerkis gözlerin. Sarhoşa gelen de onlar, gönüller çalan da ınlar, adamı canevinden vuran da onlar