Ne buyurmuştu şair Nergisî: Ne mânalar ne sözler mündemicdir safha-i dilde Egerçi suret-i zâhirde hâmûşum kitâb-âsâ
Anlat Xalo, aşk nasıldı Mem deli miydi, Zin'e? Beko, kara bir diken miydi aşk'a? Boton böyle aşk gördü mü bir daha? Ve Kürdistani sevdalar nasil olurdu her dem? Hadi Xalo, al bir yudum daha kaçak çay. ...anlat bize Mem'i, Zin'i Direj Miheme(Mehmet Uzun)
Reklam
Bu duygu çok zor...
Bir ya da iki kez Şabat için yiyecek almaya para çıkışmamıştı, annem babama bakmış, babam da bir fedakârlık yapma zamanının geldiğini anlayıp kitaplığa doğru dönmüştü. Ahlaklı bir adamdı ve ekmeğin kitaplara göre öncelikli oldugunu, bir çocuğun iyiliğinin ise her şeyden önce geldiğini bilirdi. Kolunun altında sevgili kitaplarından ikisi üçü, kapıdan çıkıp Bay Meyer'in sahaf dükkânına giderken omuzları düşmüş, sanki canı yanıyormuş gibi göründüğünü hatırlıyorum. Ibrahim Peygamber'in sırtı da bir sabah erkenden Ishak Peygamber'i omzuna alıp Moria Dağı'na giderken böylesine kamburlaşmış olmalıydı. Üzüntüsünü hayal edebiliyordum. Babamın kitaplarıyla duygusal bir ilişkisi vardı. Onları hissetmeyi, okşamayı, koklamayı severdi. Kitaplardan fiziksel bir zevk alırdı: Kendini tutamazdı, uzanıp onlara dokunması gerekirdi. Başkalarının kitaplarına bile...
Sayfa 34 - Doğan Kitap
-Ayrılık yurdu Filistin. Yurt edinenleri kara bahtı edip ağlatan Filistin. Bağrında masumları taşımayan, yaban ellere atan Filistin. Hicret yurdu, sabır yurdu, çile yurdu, kahır yurdu,acı yurdu Filistin...
“Ganîdir aşk ile gönlüm ne mülküm ne menâlim var Ne vasl-ı yâra handânam ne hicrândan melâlim var Ne sağ olmak murâdımdır ne ölmekten kaçar cânım Cihânda hasta-i aşk olalı bir hoşça hâlim var Ben ol hayrân-ı aşkım ki yitirdim akl-u idrâki Ne âlemden haberdâram ne kendimden hayâlim var Ne meyl-i külbe-i ahzân ne seyr-i sohbet-i yârân Ne ta’n-ı zâhid-i nâdân ne ceng ü cidâlim var Cihân fânidir ey Yahyâ Hüvel-Hayyü Hüvel-Bâkî Değişmem atlas-ı çarha benim bir köhne şâlım var (Taşlıcalı Yahyâ(Dukakinzâde))
Sayfa 101Kitabı okudu
311 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
9 günde okudu
Yakup Kadri'nin İstanbul'un işgal edildiği yıllarının İstanbul'unu, insanların kokuşmuşluğunu, ruhlarının çürümüşlüğünü; fakat bunların arasında Necdet gibi bozulmamış kişilerin çektiği ruh işkencelerini ve Anadolu'dan yükselen milli hareketin bu çürümüş şehrin üstüne adeta bir Sodom ve Gomore gibi ceza yağdırmasını, çok güzel bir aşk hikayesi ve aşk betimlemeleriyle verdiği eser. Kurtuluş Savaş'ı yıllarında cephe gerisinde ne olup bittiğini bilmek, öğrenmek isteyenlerin kesinlikle okuması gereken kitap. Kara kalpaklılar şehre indiğinde Türk'ü küçümseyen, Avrupalı devlet adamlarının ve komutanlarının oyuncağı olmuş onursuz ve namussuzların, vatan hainlerinin o şaşkın, endişeli pis suratları gözünüzün önünde belirecek. O yıllardaki İstanbul hükümetinin ve saray çevresinin Osmanlı'nın düşmüş olduğu durumu zerre umursamadıkları bilinen ama gizlenmek istenen bir gerçek. Bu gerçeği Yakup Kadri bizlere çok iyi resmetmiş. Kitap bittiğinde diyorsunuz ki; iyi ki Mustafa Kemal milli mücadele ateşini yakmış.
Sodom ve Gomore
Sodom ve GomoreYakup Kadri Karaosmanoğlu · İletişim Yayınları · 20154,944 okunma
Reklam
1.000 öğeden 881 ile 890 arasındakiler gösteriliyor.