Aşkın kelime kökeni "aşekadan" gelir ve "âşeka" kelimesi sarmaşığı ifade eder. İlginç bir benzetmeyle, aşık sevgiliye sarmaşığın sevgili bitkisine sarılmasına benzetilir. Bu bağlamda, aşk, sarmaşığın bitkiye olan bağlılığına benzer şekilde, aşığın sevgilisine duyduğu bağlılık ve tutkuyu ifade eder. Ancak bu bağlılık zamanla sevgiye dönüşerek daha derin ve anlamlı bir boyut kazanır.
Aşık, genellikle sevgilisine ilk bakışında, dış görünüş veya biçimsel özelliklerine odaklanır. Ancak asıl bağlayıcı unsur olan sevgi, sevgilinin içsel zenginliği ve iletişim tarzıyla ilişkilidir. Aşık, sevgilisinin muhtevası ve üslubuyla birlikte olan ilişkisini sürdürür. Bu bağlamda, sevgilinin iç dünyası ve iletişim tarzı, aşkın temelini oluşturur.
Sarmaşığın çöl ortasında yanarken veya kururken sevgi, kuruyan sarmaşığa hayat veren bir tufan gibi devreye girer. Bu durumu, aşkın geçici tutkularının aksine, derin ve kalıcı bir sevgiyle beslenen ilişkilerin varlığını sürdürmesi olarak düşünebiliriz. Yani sevgi, aşkın ötesinde bir bağlılık ve dayanışma sağlar.
Ancak, metinde vurgulanan önemli bir nokta da şudur: Sevgi azaldığında veya tamamen bittiğinde, sevgilinin muhtevası ve üslubu değişir, sarmaşığın eriyip kaybolması gibi. Bu durumda, ilişki geçmişteki canlılığını ve derinliğini kaybeder. Bu nedenle, aşktan türeyen sevgi, ilişkilerin temelini oluşturan önemli bir unsur olarak görülür. Aşkın ötesinde, sevginin muhtevası ve üslubuyla beslenen ilişkiler, zamanla daha sağlam ve anlamlı hale gelir.