Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Her zamanki gibi en üst düzeydeki din adamları seslerini çıkarmazken, bazı taşra hocaları açıkça protesto etti ve Ankara İstiklal Mahkemesi onlarla ilgilenmek üzere görevlendirildi. Erzurum'da başkaldırılar olunca, sıkıyönetim ilan edildi. Sorun çıkan bir başka yer de, insanların kendilerini İslamiyet'in sınır bekçileri saydığı, Sovyet hududu yakınlarındaki Rize'ydi. Mahkemeler sanıkları şapka kanununa aykırı davranmak yerine isyan etmekle suçluyor ve olayların nedeni olarak, dağıtılan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nı sorumlu tutmaya özen gösteriyordu. 1925 Martıyla 1926 Martı arasında İstiklal Mahkemesi 138 idam kararı verdi. İçlerinden yaklaşık yirmi tanesi şapka kanununa başkaldırma suçuna bağlıydı.
Ekmek elden su gölden tembel yaşamlarının tehlikede olduğunu gören sözde din adamları ve Anadolu ağaları. Bunlar önce Halk Partisi içinde bir muhalefet yaratarak, örneğin, Hasan-Ali Yücel'in sürdürdüğü eğitim seferberliğini durdurmakla kalmayıp, geri çevirdiler. Daha sonra Demokrat Parti iktidara gelerek alenen din istismarına başladı. Verilen intiba Atatürk'ün Devrimleri'nin ve genel politikasının dine zarar verdiği yönündeydi. Demokrat Parti iktidarı bu çirkin ve pek korkunç iftirayı acımasızca istismar ederek Türkiye'yi büyük bir felaketin kenarına getirdi. Halbuki gerçek tam tersiydi. Atatürk dini de ele alarak, halkın dinini adam gibi öğrenmesinin temellerini atmıştı. Ezanın, yani namaza davetin, anlayacakları bir dilde okunması bu genel din aydınlanması politikasının bir parçasıydı. Demokrat Parti bu iyi niyetli adımı din düşmanlığı diye pazarlayarak halkı en feci bir şekilde aldatmıştı. Daha sonra gelen iktidarlar, Atatürk'ün aydınlanma politikasına dönme cesaretini gösteremediler.
Sayfa 169 - Ka KitapKitabı okudu
Reklam
Atatürk, Demokrasi ve Din
“Felâket, diyordu hocalarım, bu, aslında Demokrat Parti’den de önce Halk Partisi içerisinde halkın uyanmasından hoşnut olmayanlarca başlatıldı. Bunlar, ekmek elden su gölden tembel yaşamlarının tehlikede olduğunu gören sözde din adamları ve Anadolu ağalarıydı. Bunlar önce Halk Partisi içinde bir muhalefet yaratarak, örneğin, Hasan-Ali Yücel’in
Afganistan'da Atatürk Etkisi / 1
Afgan Kralı Emanullah Han, iyi bir öğrenim görmemişti. Ancak ülkesini modernleştirmeye kararlıydı. Afganistan’ın geri kalma nedeninin “dini bağnazlık” olduğunu düşünüyordu. Atatürk’ün devrimlerini örnek alarak ülkesini modernleştirmeyi denedi. Afganistan’ı önce tek tip modern eğitime geçirdi. Açılan yeni okullarda çağdaş eğitim-öğretim verilmeye başlandı. Kölelik yasaklandı. Din ayrımı olmaksızın bütün yurttaşların kanun önünde eşit olduğu ilan edildi. Hinduların renkli sarık giyme zorunluluğu kaldırıldı. Afganların başına bağladıkları 5 metrelik şal yasaklandı. Devlet dairlerinde takım elbise giyilmesi kararlaştırıldı. Vergilerde din ayrımı ortadan kaldırıldı. 23 maddelik yeni bir evlilik kanunu çıkarıldı. Çok eşlilik yasaklandı. Nikah, devlet güvencesine alındı. Kız çocuklar okula gönderilmeye başlandı. Kadınların sosyal hayata katılması sağlandı. Kadınların peçelerini açıp saçlarını boyamalarına izin verildi. 1927’de birçok Avrupa kentini gezen Emanullah Han, 1928’de eşi Kraliçe Melike Süreyya Terzi ile birlikte Türkiye’yi de ziyaret etti. Kraliçe Süreyya, Batılı bir kadından farksızdı. Kral ve kraliçe Türkiye’de çok iyi karşılandılar. Atatürk tarafından iyi ağırlandılar. Çok geçmeden Emenullah Han, Afganistan’daki bağnaz din adamlarıyla karşı karşıya geldi. Özellikle kadın kıyafeti konusundaki uygulamaları nedeniyle din adamları, “kâfir krala karşı mücadele” ediyoruz diyerek isyan ettiler.
Sayfa 290 - İnkılâp KitabeviKitabı okudu
MUSTAFA KEMAL PAŞA'YI ANADOLU'DA İLK KARŞILAYANLAR
19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıkan Mustafa Kemal Paşa'yı Anadolu'da ilk karşılayanlar din adamlarıdır. O günkü olaylara tanık olanların konuşturulmaları suretiyle tesbit edilen bu hakikatlere ait bir iki pasajı dikkatlerinize sunuyoruz: ...Hasta olan Mutasarrif evinden çıkmadığı için dokuzuncu ordu müfettişini karşılamaya
Mustafa Kemal Atatürk
- Biz Türkiye'nin bağımsızlığını ve bütünlüğünü kurtarmaya çalışıyoruz. Allah'ın yardımı ve Türk milletinin yenilmez kuvveti sayesinde gayemize ulaşacağız.
Reklam
Hilafet ...
Ne ilginçtir ki Türk din adamları hilafetin kaldırılamaz olduğunu savunurlarken, Türk olmayan din adamların­ dan bazıları, örneğin El-Ezber Üniversitesi hoca'larından Ali Abdür­ razik, ta Mısır'lardan, Atatürk'ün bu cabalarını alkışlamakta idi. 1925 yılında yayınladığı Al-İslam ve Usül al-Hükm adlı kitabında, TBMM tarafından hilafetin kaldırılması kararının hukuka ve İslam'a uygun olduğu görüşünü savunmuştur. Şunu anlatmıştır ki hilafet kuru­luşu hakkında ne Kur'an'da ve ne de hadis'lerde hüküm vardır. Yazar şöyle der: "Ne uhrevi ve ne de dünyevi yaşantılarımız bakımından hilafet kuruluşuna gerek yoktur. Hatta şunu söyliyebilirim ki hi­lafet kuruluşu, İslam için daima bir müsibet olmuş, müslümanlar bakımından da daima kötülük ve yolsuzluk kaynağı işini görmüştür"
Sayfa 36 - ilhan Arsel Özel YayınKitabı okudu
Katli caizdir" fetvaları...
Çok gerilere gitmege gerek yok, daha dün denebilecek bir tarihte, 1920'lerde, yabancı işgalleri altında inleyen bu milleti kurtarmak ve milli egemenliğine kavuşturmak için uğraşan Atatürk gibi eşsiz bir insanı "Katli caizdir" fetvalariyie yok etmeğe çalışan Dürrizade 'ler, ya da benzerleri birer din adamı değil miydi? Yine bu molla'lar sınıfı değil miydi ki Atatürk'ün, millete ege­menliğini kazandırmak maksadiyle hilafet'in kaldırılması yönünde gi­riştiği cabalara karşı saf kurmuşlardır. Ve eğer mümkün olsa bu mol­la'lar hilafet aleyhinde söz edenleri diri diri yakmaga hazırdılar. Ancak ne var ki ülkeyi ve milleti yabancı işgallerinden kurtaran Atatürk'ün güçlü tutumu karşısında yapabilecekleri pek bir şey yoktu.
Sayfa 36 - ilhan Arsel Özel YayınKitabı okudu
Bu ulusa kendi öz dilini ve güzel Türkçesini unutturan ve onun yerine Arapçayı kabul ettiren en etkili güç din adamlarından gelmiştir. Bu aynı din adamları bugün dahi ibadeti Arapça yapmakta ve ezanı Arapça okutmakta direnirler. Bu aynı din adamlarıdır ki,Türk'ün eski tarihini ele almaktan ve örneğin İslam öncesi Türk törelerinden ve göreneklerinden söz etmekten kaçınırlar ve Türk'e milli benlik bilincini, kendi dilini ve tarihini kazandıran Atatürk'ü,Türk'ün karşısına sanki bir düşmanmış gibi dikmeye çalışırlar.
Sayfa 614Kitabı okudu
Turan Dursun'un anısına
Sayıları bilinmez ama nice Turan Dursun'lar var bu toplumda. Din adamı olmakla beraber kendilerini şeriat zihniyetinin çok üstüne çıkarabilmişler ve çıkarabilmek için de insanlık sevgi denizi'ne salabilmişlerdir. Atatürkçülüğün ve Atatürk devrimlerinin kurtarıcı tılsımına sarılabilmişlerdir. Tanrı ve peygamber emirleridir diye kendilerine belletilen esasların Akıl rehberliğine yol vermesi ve müspet ahlak verileriyle yer değiştirmesi gereğine inanabilmişlerdir. Bugünkü şeriatçı ortam içerisinde ve Atatürk devrimleri ve uygarlık düşmanı din adamları arasında kendilerini 'din adamı' kılığında görmezler ve gerçeği söylemek gerekirse bu unvanla çağrılmayı da istemezler. Bu kitap, başta Turan Dursun olmak üzere, onlara armağan edilmiştir. İlhan Arsel
Sayfa 1 - Kaynak YayınlarıKitabı okudu
Geri146
470 öğeden 461 ile 470 arasındakiler gösteriliyor.