Bir ismi olmalıydı.. Ve ben o ismi hatırlıyor olmalıydım.. Bu kadar aşina geliyorsa bana siyahlar içindeki bu kadın.. Bütün ruhların bir araya toplandığı ezel meclisinde onun ismi benim kulağıma fısıldanmış olmalıydı..
Hayatta başıma gelebilecek en güzel şeydi. Onun gelişinden evvel ne varsa hepsi hükmünü yitirdi , kendi geçmişimi yeniden kurdum. Onunla yorumladım ondan evvel yaşadığım her şeyi. Onsuz bir geçmişim sanki hiç yoktu..
YANGIN
Önce gelincikleri yolduk,
Nar ağaçlarını tuttuk kurşuna,
Ardından andızları devirdik
Aptallık, bilinçsizlik, bir hiç uğruna.
Sonra sıra ormanlara geldi,
Yüzbinlerce dönüm ateş yaktık,
Sivas'a kadar gidip bulduk,
Dikili tek ağaç bırakmadık.
Şimdi damlarda yanıp söner
İsli lambalar gibi insan gözleri.
Daha çok atılacak, it gibi sokaklara
Delik deşik insan ölüleri.
Ölümlü olduğumu unutuyordum. Bundan daha fazla mutlu olamam, dedim arkadan gelen günler içinde. O kadar ki bundan daha fazla mutlu olamam, ölüm diyordum Rabbim, ne zaman istersen o zaman ama şimdi değil ne olursun..!
Onu gözümden perdeleri kaldıran ve bana varlığımın ötesi hakkında bilgi veren yanıyla sevdim. Onu sevince sanki beni yaratan benim hayatıma katıldı. Onu sevince her şey iyi, güzel ve yolundaydı..
Şimdiye kadarki hayatımda bulamadığım ve bulamadığımı fark bile etmediğim her ne var imişse onu tanıyınca öğrendim. Çünkü acı gibi sevinç de bir bilinç sadece bilmeyenin, ne acısından ne sevincinden söz edilebilirdi. Ondan önceki mutsuzluğumu ve ondan sonraki mutluluğumu bilerek onu sevdim, bu yüzden onu başlangıç bilerek sevdim. Onun sadece var olduğunu bilmekten gelen duygu: Harikulade! Var ve benim! Ya Hay! Nasıl çıldırmazdım bu bilginin sevinciyle, canı tenime nasıl sığardı, onu bilmeyerek sevdim..