Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İçimde bir fırın var, ateşi yakan ateş, O ne alev deryası, çiçek bahçasine eş.
Rabbim, Rabbim, Yüce Rab, âlemlerin Rabbi, sen! Sana yönelsin diye icad eden kalbi, sen! Senden uzaklık ateş, sana yakınlık ateş! Azap var mı âlemde fikir çilesine eş? Yaşamak zor, ölmek zor, erişmekse zor mu zor?
Reklam
ÇİFT KANAT
Biri aşk, biri nefret; bizim kanadımız çift... Ateş saçmalı ki nur, erisin kapkara zift...
Sayfa 104
Ateş Gözler
Orta Asya yaylalarından inen zamansız ve mekansız Bozkurt, Anadolu ırmaklarından birinde su içerken, suda ateş gözlerinin aksini seyrede ede bir söğüt ağacına istihale etti (Bir halden başka bir hale geçti.)
BEKLEYEN Sen, kaçan ürkek ceylânsın dağda, Ben, peşine düşmüş bir canavarım! İstersen dünyayı çağır imdada; Sen varsın dünyada, bir de ben varım! Seni korkutacak geçtiğin yollar, Arkandan gelecek hep ayak sesim. Sarıp vücudunu belirsiz kollar, Enseni yakacak ateş nefesim. Kimsesiz odanda kış geceleri, İçin ürperdiği demler beni an! De ki: Odur sarsan pencereleri, De ki: Rüzgâr değil, odur haykıran! Göğsümden havaya kattığım zehir, Solduracak bir gül gibi ömrünü, Kaçıp dolaşsan da sen, şehir şehir, Bana kalacaksın yine son günü. Ölürsün... Kapanır yollar geriye; Ben mezarla sırdaş olur, beklerim. Varılmaz hayale işaret diye, Toprağında bir taş olur, beklerim...
Müjde
O gün bir kanlı şafak, gökten üflenen ateş; Birden, dağın sırtında atlılar belirecek. Atlılar put şehrine gediklerden girecek; Bir şehir ki, orada insan ayak üstü leş. Yalnız iman ve fikir; ne sevgili ne kardeş; Bir akıl gelecek ki, akıllar delirecek. Ve bir devrim, evvela devrimi devirecek. Her şey birbirine denk, her şey birbirine eş. Fertle toplum arası kalkacak artık güreş; Herkes tek tek sırtına toplumu bindirecek. Gökler iki şakkolmuş haberi bildirecek. Müjdeler olsun size; doğdu batmayan güneş! 1969
Büyük doğu yayinlari
Reklam
REİS BEY- Merhamet, hiçbir şeyin kendisi değil, su gibi, toprak gibi, hava gibi, ateş gibi, herşeyin temeli... Onu getirin, kuracağı iklimde iyinin ölü bitkileri dirilsin, kötünün de diri bitkileri ölsün... (Durak) İşi fazla fikire kaptırmayalım... Savcı bey haklı... Merhametin ukalâsı olmak, merhametsiz olmaktan beter... Papazların yaptığı gibi, sadece edebiyatçısı olmak da, onu harcamak... Yalnız duyalım, duygusunu arayalım, hayatını yaşayalım.
Büyük Doğu
Irmak kenarındaki evimizin odasında, mangal başında, eldiven çıkarır gibi, şerit şerit derilerimi yüzdüğümü biliyorum. Kızıl hastalığından kurtulduktan sonra... Hâlâ kulağımda ırmağın şırıltıları ve kırk derece ateş içinde seyredilen dünya.
Ateş nasıl yerse hep bitkileri, Kıskançlık öyle yer iyilikleri...
Camekânlı odanın kızıl perdeleri var. Kızıl; o ateş rengi kapanan gözlere sor! Perdeler bilezikler üstünde ilerliyor, Gerisinde güneşler, kıvılcımlar yangınlar. Mazgallı taş odanın siyah perdeleri var, Siyah, otsuz dağların yüreği kadar siyah. Bir tokmak sedasıdır orda akşamla sabah. Dövülür mahzenlerde, büyük tahta havanlar. Sarmaşıklı odanın yeşil perdeleri var, Yeşil; doğan göz gibi baharın ortasında, Öyle hisli bir duman yüzer ki, havasında, Sanki orda buluşmuş ve ayrılmış âşıklar..
1.000 öğeden 801 ile 810 arasındakiler gösteriliyor.