"Hiç yakalanmış hırsızı, göz göre göre salıveren hakime de rastlamamıştım!" Öğretmen emeklisi: "Hayrola!" dedi. "Vukuat mı var!" "Ekmek çalan biri beraat etmiş!" Takmaz Niyazi karıştı lafa: "Asmamışlar demek!" "Hiç olmazsa altı ay vermeliydi Hakim. Haydi diyelim ki beraat ettirdin, ne demeye gazetelere verirsin. İt uğursuz okusun da fırınlara saldırsın diye mi?" Yargıç emeklisi Nihat Haktanır: "Hiç üzülme sen!" dedi, "İt uğursuz gazetedeki yazıyı okumaya başladığı gün ekmek çalacak adam kalmaz memlekette..."
Çınar YayınlarıKitabı okudu
Belleğini önemseyen, güçlendiren, geleceği için müzeler, yani bilgi mabetleri kuran bir toplum mehtaba çıkar.
Reklam
Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmi-Etme/Şems-iTebrizi/Ayrılık Şiiri
Duydum ki bizi bırakmaya azmediyorsun etme. Başka bir yâr,başka bir dosta meylediyorsun etme, Sen yad eller dünyasında ne arıyorsun yabancı? Hangi hasta gönüllüyü kastediyorsun,etme. Çalma bizi,bizden bizi,gitme o ellere doğru.
Derler ki yıldızdır o kayanlar Bence Gökyüzü taş atıyordur Sevgilisinin penceresine (Ahmet Aslan)
Sayfa 162Kitabı okudu
Çocuk yüreğimde umutsuzluğa yer yoktu, annemin reçelleri çoktu...
Sayfa 218
Gece, gökyüzünün kazanını dolduran Ay ve yıldızlar, insanın hayallerini ve yaratıcılığını kışkırtan altınlar gibidirler. Uygarlık tarihinde asıl zenginlik dünyadaki değil, gökyüzündeki altınları toplayabilmektir. Bir toplum, altınları için bankalar yapıyor ama hayallerini bir çatı altında toplayacak müzeler kuramıyorsa, siyasetçileri, ekonomistleri istediği kadar konuşsun, yoksullaşıyor demektir.
Reklam
1.000 öğeden 981 ile 990 arasındakiler gösteriliyor.