Sevgili Alparslan anlatmıştı. Kayseri'de, Esnaf Hacı Seyit Mehmet Aksebzeci varmış. Dürüstlüğüyle tanınan bir esnafmış. Ahilik teşkilatının da iyi bir örneği.
Ortağıyla Kayseri Kapalı Çarşı'da ticaret yaparken, bir gün, yaz ayı, dikkatini bir şey çekiyor. İkindi namazını Cami Kebir'de kılıp dükkânına gelen ortağına, "Ahmet Ağa, bugüne kadar karıncalar hep dışarıdan içeri bir şeyler taşırlardı, bugün ise içeriden dışarı bir şeyler taşıyorlar. Bunun hikmeti ne ola?" diye sorar.
Ortağı Ahmet Ağa düşünür, "Bugün köyden bir sepet yumurta gelmişti, onları eşit sayıda sana ve bana ayırdım; bizim eve gidecek olana birkaç tane irisinden koydum acaba ondan mı?" der.
Hacı Mehmet "Demek ki Allah bereketini bizden kesti, ortaklığımıza son verelim" der.
Anadolu insanı bu hikâyelerle büyüdü. O yüzden hâlâ dürüsttür, hâlâ insandır, hâlâ ihtiyacı olana yardım eder.
Peki, böyle güzel bir ülkede, biz bu üzüntüleri, bu yolsuzlukları niye yaşıyoruz? Daha da kötüsü, niye alıştık dersiniz?