Beni kahverengi toprağa vuran belli belirsiz gölgede bulursun. Özlersin beni. Boğazına bir düğümüm artık. Alnında kara yazıyım. Gözünde kanlı gözyaşı, gamzene dökülen. Bulutlar karardı. Beklesen de gelmeyecek. Uzaklara göçtü sevdiğin o Türkçü! Sessiz öldü. Tantanasız, gürültüsüz. Gömdüler kartal yuvasına yakın.
Sen kıymet nedir bilmezsin nankör kadın! Mum ışıkları yetmez aydınlatmaya geceleri. Sarmış dört yanı mahzun kurtların feryadı. Geri dönmeyecek, bekleme boşuna. Öldü sevdiğin o Türkçü! Sessizce, usul usul akan çay gibi kıvrıldı heybetli dağların eteklerine...
Gözlerinde buğu, pişmanlığın taşları parçalar belki. Yumruğunu sıkıp çöksen de yere, parçalasan toprağı, dönmeyecek sevdiğin Türkçü.
Çatık kara kaşlarını, gözlerini göreceksin baktığın aynalarda. Nefesini hissedip teninde uyanacaksın kabustan, gecenin bilmem hangi karabasan saatlerinde...
Pişmanlık yakacak canını, gönlünde dikenli teller dolaşacak. Ne yapsan, nereye vursan başını? Biliyorsun sevdiğin o Türkçü bir daha geri dönmeyecek…
Sana yazdığım son aşk mektubudur bu. Daha önce yazdığım her şeyle beraber yavaş yavaş yok olmanın eşiğine geldim. İnsan, sevdiği kadar var olabiliyormuş. Bana olan sevginin tükenmesiyle bitişim bir oldu. Yeryüzünde gitmek kadar kolay ve bencilce başka hiçbir eylem yoktur. Giden kendisi dışındaki her şeyi kalana bırakır. Bunca zaman bunları
sabah olmak her gece kolay mı sanırsınız
bulutları dağıtıp güneş olarak doğmak
denizle gök arasında çiy yorgunu şehre
kurşun kubbeleri buğulu minareleri ıslak
soğuk bir trenden inmiştiniz / yalnızdınız
bilmem kaçıncı defadır / yine yanılmıştınız
hiç uyumamıştınız / gözleriniz yanıyordu
yolculuk sanki bitmemişti / birdenbire
Claude diye bir ülke siyah palmiyelerin
Değişerek her gece genç kızların öptüğü
Yanlış erkekler gibi çizdiği raphael'in
Şüpheli dudakları ayva tüyü
Cladue diye bir ülke kuşların ürküttüğü
Tüylü sevişmesi yağmurlu geyiklerin
Kırık masallarının uzaktan göründüğü
Lesbos adasındaki bitmemiş şiirlerin
Cladue diye bir ülke mermer prensesin
soğuk kadınlardı usulca geçtiler
koyu bir yalnızlığın kenarından
adımları ürkekti değişiktiler
kan mı sızıyordu dudaklarından
başka bir yalnızlığa gittiler
yosun yeşili aynalarda biriktiler
kıpkızıl buğusu karanlığa dağılan
tenha gözleri birer kilittiler
uyanmışlardı vampir uykularından
nasıl da ulaşılmaz fakat gündeliktiler
kimbilir kaç yalnızlık eskittiler
yoksa bir büyü mü baktığın zaman
hem bir çoktular hem bir tektiler
yorulmuş bir yanlışı yaşamaktan
epeyce kadın gizlice erkektiler..
soğuk kadınlardı usulca geçtiler
koyu bir yalnızlığın kenarından
adımları ürkekti değişiktiler
kan mı sızıyordu dudaklarından
başka bir yalnızlığa gittiler
yosun yeşili aynalarda biriktiler
kıpkızıl buğusu karanlığa dağılan
tenha gözleri birer kilittiler
uyanmışlardı vampir uykularından
nasıl da ulaşılmaz fakat gündeliktiler
kimbilir kaç yalnızlık eskittiler
yoksa bir büyü mü baktığın zaman
hem bir çoktular hem bir tektiler
yorulmuş bir yanlışı yaşamaktan
epeyce kadın gizlice erkektiler
KIZILIRMAK
Silâh ve şarkı
ben bütün karanlıkları bunlarla yendim
doğacak çocuğumun kanında esen
emekçi karımın dimdik bakışlarında
ve çetelerin sipsivri uykusuzluğu