Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Küçük, büyüğün anasıdır. Azlık, çokluğun özüdür.
‘’ Bu çağda, bana göre, Türkeli’nde sırasıyla Saka, Kun, Siyenpi, Apar sülaleleri hakim olmuştur. Sizin ayrı devletler devri dediğiniz bu devirlere ben ayrı sülaleler devri diyorum. Çünkü: Milattan önceki yedinci asırdan, milattan önceki üçüncü asra kadar Türkistan’da yüksek hakimiyet Sakalardaydı. Daha batıdaki Masaget (= Peçenekler) Sakalar’ın bir kolu sayıldığı gibi Çin tarihlerinin Şimalî Çin’de olarak gösterdiği ve "Xu" umumi adını taşıyan zümre de henüz bir devlet halinde teşekkül etmemişti. Sonra milattan önceki 6‐4. asırlarda Aryani milletler cenuptan mütemadiyen Türkistan’a saldırdılar. Önce İranlılar, sonra İskender’in Yunanlılar’ı Cenubî Türkistan’ı zapt ettiler. Azlık olan Türkler de Çin sınırına doğru çekilerek orada kısa bir dahili çarpışmalar devrinden sonra Kun (= Oğuz) sülalesinin idaresinde birleştiler. ‘’
Reklam
‘’ Biz, azlık bir millet olduğumuz ve bazı sebeplerle teknikçe geri kaldığımız için, kalabalık milletlerin tutsaklığına düştük. Fakat, bu azlığımıza rağmen, kendi aramızda toplanabilirsek, dünyada yenemeyeceğimiz kuvvet yoktur.’’
‘’ Atatürk, Halk Partisi'ni kurarken komünistlerin sinsi maksatları henüz anlaşılmamıştı. Milletleri ortadan kaldırmak için halk kelimesini kullanacakları bilinmiyordu. Atatürk "halk" demekle edebi dildeki manayı kastetmiş, milletin geri kalmış tabakalarını düşünmüştü. Partisiyle bunları kalkındırmayı amaç edinmişti. Sözün kısası: Biz çobandan bilgine kadar Türk milletiyiz. Türk milleti siyasi sınırlarla ölçüştürülmesine imkan olmayan, Adalar Denizi'nden ve Tuna' dan Altaylar' ın ötesine kadar uzanan geniş dünyada yaşayan yaratıcı millettir. Bu köklü millet, bir takım maskaraların tabirleri ve taktikleriyle dillerinin zorla değiştirilmesiyle ve bozulmasıyla, yurtlarından sürgün edilmekle bölünmez, yok olmaz. Sürülseler de, dilleri bozulup değiştirilse de günün birinde yeni bir Bozkurt doğup Türk ellerini kurt başlı sancak altında birleştirir, değişen lehçeleri tek bir edebi Türkçe haline sokar, Türk'ten boşaltılan Türk ülkelerini Türklerle doldurur. Yoksun budunu bay kılar, azlık milleti çokluk eder, geri kalmışı en ileri ve en üstün seviyeye ulaştırarak tarihin önüne geçilmez zaruretini gerçekleştirir.’’
‘’ Yedinci asrın sonunda yanında ancak 17 kişi olduğu hâlde dağa çıkan Kutluk Han bir istiklâl harbi açtı. İşiten Türkler yanına koştular. Birkaç yılda Türk devleti yeniden kuruldu. Yine Çin’e baş eğdirdi. Dünyada ne kadar Türk varsa yine aynı bayrak altına girdi. Fakat bu büyüklük Türkler’in başını döndürdü. Son devrin en muktedir kağanlarından olan Bilge Kağan (716‐734) Türkleri Buda dinine sokmak ve şehir hayatına alıştırmak istedi. Fakat o zaman da bir Türk veziri, Bilge Tonyukuk, çıkarak bu teşebbüse mani oldu. Çinliler’e göre azlık olan Türkler’in büyük Çin ordularına karşı durabilmelerinin ve hatta Çin’i korkutmalarının sebeplerini kağana anlatarak bunun göçebelikten ve askeri hayattan ileri geldiğini söyledi.’’
Büyük şeylere küçük adımlarla ulaşılır. Ve insan, bedenine ve dünyaya hapsedilmiştir; taştan bir hücrede gibidir. Çevresindeki pek çok küçük şeyi fark ettikten sonra özgürlüğüne kavuşabilir. Bir gün yıldızlara ulaşabilmek için, bugün yeryüzündeki her şeyi değerlendirmeniz gerekir. Azlık çokluğun özüdür. Ve bir de şu: Evren, bir bütündür, tektir. Belki bu yüzden evrende birbiriyle tamamen ilişkisiz iki şey yoktur. İlişkileri görebildiğinizde, evren kalbini açar size.
Reklam
Bu kadar az şey mi almış yanına geçmişinden geçerken? Bu kadar mı azalmış? Bu kadar mı saklanmış? Yükü ne kadar da hafifmiş. Fakat ne kadar ağır bir azlık bu.
Sayfa 25 - TimaşKitabı okudu
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.