+sadece bir günüm var
+en uzun gün olmalı
+en güzel gün olmalı
+en dolu gün olmalı
+en verimli gün olmalı
+en mutlu gün olmalı
+şükür dolu olmalı
+tövbe ile bitmeli
+kalp rahatlığı ile bitmeli
+doymuş olarak bitmeli
Kitap hakkında, adının zihnimde çağrıştırdıkları ile okuduğum hikayenin neredeyse alakası yok, sanırım ilk demem gereken şey bu.
Kesinlikle benim için epey sarsıcı oldu, kitabın ilk yarısını devirdiğimde, sona doğru bende oluşacak hisse dair hiç beklentim yoktu, hatta ilk yarısını bitirene kadar defalarca okumayı bırakmayı dahi düşündüm.
Kahramanın ( Holden Caulfield ) kullandığı dile veya dilindeki bozukluğun hoşuma gittiğini söyleyemem ancak duygu durumunu, ruh dünyasını, sorgulamalarını, kafa karışıklığı ve ruhundaki psikolojik sıkışıklık, bu sıkışıklığa karşı her şeyi bırakıp gitme isteği benim için epey çarpıcı oldu. Sanırım bunun nedeni, hayatımın bir döneminde Holden'ın hayatından parçalar yaşamış olmam.
Pazar günü öğleden sonra başlayıp akşam olmadan bitirdim. Okuduğuma gayet memnunum şuan.
Holden, içindeki güçsüzlük ile dış dünyanın üstüne bunca gelmesine rağmen kardeşlerine olan duygusu için bile sevilir bence. Ben sevdim...