Ölüm döşeğinde, "Arap ceziresinde iki din bir arada olmayacak" diyerek İslam dünyasına hoşgörüsüzlük duygusunu miras bırakmıştır. Onun bu vasiyetini yerine getirmek için 1400 yıl boyunca İslam devletlerinin amacı "cihat" olmuştur. "Müşrik" bildikleri halkları kılıçla Müslüman yapmışlardır; örneğin Orta Asya'daki yüz binlerce Türkün kafaları kesilmiştir. Kitaplılardan (yani Yahudilerden ve Hıristiyanlardan) İslama girmeyenleri "cizye" (yani "kafa parası") vermeye zorlayıp ikinci sınıf insan durumunda tutmuşlardır. Şimdi durum buyken, İslam şeriatının hoşgörü dini olduğunu ya da başka dinlere saygılı olduğunu ya da zorlamaya başvurmadığını söylemek mümkün olur mu? Pek muhtemeldir ki, bu soruya karşı İslamcılar, hoşgörü kılığındaki bazı buyrukları öne süreceklerdir ki bunlar arasında, "Ey Muhammed! Sen öğüt ver. Esasen sen sadece öğüt vericisindir. Sen onlara zor kullanacak değilsin" (Gaşiye Suresi, ayet 21-22) ya da "Benim dinim bana, senin dinin sana...." ya da "Dinde zorlama olmaz" (Bakara Suresi, ayet 256) gibi örnekler bulunmakta. Hemen belirteyim ki, bu tür buyrukların hoşgörüyle ilgisi yoktur.Bunlar, Muhammed'in henüz güçlü bulunmadığı dönemde (örneğin Mekke döneminde) ortaya koyduğu şeylerdir. Medine'ye geçip de güçlenmeye başlayınca ölüm ve dehşet saçan bir siyaset izlemiştir.
Kur'an'ın Bakara Suresi'nin 256. ayetinde "Dinde zorlamak yoktur" şeklinde bir hüküm var." Şeriatçılar bunu "din ve vicdan özgürlüğünün temel taşı" olarak göstermeye çalışırlar. Oysa yalandır, çünkü bu ayetin "din ve vicdan özgürlüğü" ya da "hoşgörü" kavramı ile hiç ilgisi yoktur. Şu nedenle ki, bir kere Muhammed, İslamdan gayrı bir dinin varlığını kabul etmediği gibi, güçlendiği dönemde insanları İslama sokmak ve İslamda tutmak için zor kullanarak, daha doğrusu kılıçla iş görmüştür. Taraftarlarını bu işe hazırlamak üzere Kur'an'a:
"...Yalnız Allah'ın dini ortada kalana kadar onlarla savaşın." (Bakara Suresi, ayet 193)
"...(Ey Muhammed!) De ki 'Güçlü, kuvvetli bir millete karşı, onlar Müslüman olana kadar savaşmaya çağırılacaksınız'..." (Fetih Suresi, ayet 16)
şeklinde nice hükümler koymuştur. Burada geçen "Güçlü, kuvvetli bir millet" deyimi, bazı yorumculara göre İranlıları ve bazılarına göre de Yemen'de yerleşik Benu Hanife kavmini kapsar.
256.Dinde zorlama yoktur. Doğruluk, sapkınlıktan gerçekten ayrıldı. Artık her kim, tâğûta (azgınlığa ve sapkınlığa sevkedenlere) inanmayıp Allah'a iman ederse o, işte en sağlam tutanağa yapışmıştır. Öyle ki, onun için kopmak yok. Allah işitendir, bilendir.
📖ÜÇÜNCÜ CÜZ📖
📍Bakara Sûresinden Üçüncü Cüzde Bulunan Bazı Ayetler📍
✏️Dinde zorlama yoktur ayeti de 256. Ayettedir.
✏️261-274 ayetleri arasında ana konu infak ve sadakadır. İnfak eden kişiye mükâfatının bol bol verileceği belirtilmiştir. İnfak ederken minnet etmemek gerektiğinden, güzel sözün eziyet edici infaktan daha hayırlı olduğundan, infak
DİNDE ZORLAMA YOKTUR. DOĞRU YOL, EĞRİ YOLDAN TAMAMEN AYRILIP AÇIKÇA ORTAYA KONMUŞTUR. ARTIK HER KİM, TAĞUTLARI İNKAR EDER, VE ALLAH'A İNANIRSA, KOPMAK BİLMEYEN SAPASAĞLAM BİR KULPA TUTUNMUŞ OLUR. ALLAH, İŞİTENDİR, BİLENDİR.
(256. Ayet)
Mustafa Çelik yazarımızın okuduğum 5 ci kitabı. Her biri de işledikleri konular bakımından önemli ve değerli eserler.
Kitaba gelecek olursak:
Şeriat Yolunda Şehadet Yarışı isminden de anlaşılacağı üzere. İslam'da şehitlik nedir? İslam'a ait olan bu kavramın, şeriatın zıddı olan demokrasi sisteminde Tağutların bu kavramı neden bu kadar ön planda tuttuklarını, açıklamaktadır. Hak ile batıl birbirinden ayrılmış iken, Tağutların safında yer alarak, onların ideolojileri uğruna ölen kişilerin şehit olarak anılmayacağını Allah azze ve Celle Kuran'da bizlere bildiriyor.
اَلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا يُقَاتِلُونَ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِۚ وَالَّذ۪ينَ كَفَرُوا يُقَاتِلُونَ ف۪ي سَب۪يلِ الطَّاغُوتِ فَقَاتِلُٓوا اَوْلِيَٓاءَ الشَّيْطَانِۚ اِنَّ كَيْدَ الشَّيْطَانِ كَانَ ضَع۪يفًا۟
İman edenler Allah yolunda savaşırlar. Kâfirler ise tağutun yolunda savaşırlar. (Öyleyse) şeytanın dostlarıyla savaşın. Şüphesiz şeytanın hilesi pek zayıftır.
(4/Nîsa Suresi, 76)(Tağut kavramı için bk. 2/Bakara, 256)
Daha bunun gibi nice ayetler ve âlimlerin bu konudaki görüşlerini de bizlere bildiriyor.
Daha fazla spoi vermeyeyim. Uzun lafın kısası, İslam'da önemli olan kavramların örneğin "Şehitlik" gibi önemli mertebeleri, Tağutlar tarafından nasıl bize karşı kullanıldığını anlatmaktadır. Kitabı okuyacak kişilere şimdiden iyi okumalar dilerim. Allah azze ve Celle faydalı kılsın.
İslam, hiçbir din"i "din" olarak tanımaz. Kur'an'ın "Tanrı"sı; "Tanrı'nın dininden başka bir din mi istiyorlar? (Yani hiç olur mu?)" diye sorar" (A.1-i İmran Suresi, 83. ayet).
Sonra, "kim İslamdan başka bir din isterse, onunki kabul edilmeyecektir hiçbir zaman" der. Ve yine şöyle açıklamada bulunur: "Tanrı katında din, kuşkusuz, yalnızca İslamdır." Güçleninceye dek şöyle demiştir: "Senin dinin sana, benim dinim bana." (Kafirı1n Suresi, 6. ayet.) "Dinde zorlama yoktur. .. " (Bakara Suresi,
256. ayet.) Güçlendikten sonraysa, inanmazlar gösterilerek Müslümanlara şu
buyruk verilmiştir:
" ... Onları nerede bulursanız orada öldürün!" (Bkz. Bakara Suresi, 191. ayet;
Nisa Suresi, 89 ve 91. ayetler; Tevbe Suresi, 5. ayet.)
Kim tâğûtu¹ reddedip, Allah'a inanırsa, kuşkusuz ki kopması mümkün olmayan en sağlam kulpa tutunmuş olur. Allah, Her Şeyi İşiten ve Her Şeyi Bilen'dir.
Bakara suresi 256. Ayet