Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Yüzüne nice senün teşbîh idem kim âfitâb Her gün ahşamlar anı gördüm zevâl üstindedür Yüzüne nasıl benzeteyim güneşi ki? Her gün akşamları onu gördüm, hep batmaktadır. (Güneşin ışığı gider seninki baki kalır diyor merhum)
H.Y: Benim poetikam, özetle, medeniyet tarihimiz bize neyi dayatıyorsa bizim şiirimizde medeniyet tarihimizin bize dayattığı biçimde olmasıdır. Medeniyet tarihimiz bize diyor ki siz hem Doğu’sunuz hem Batı. A.A: Sahihlik de mi bu konuda değerlendirilir? H.Y.Elbette. Çünkü şiirde sahihlik, medeniyetle ilişkilidir diyorum. ‘Ben sadece Avrupalı şiiri bilirim, bize ne Yahya Kemal’den bize ne Fuzulî’den, Bâki’den. Ben Rilke okurum’ demek ne kadar gayrısahih bir konumsa; ‘Bize ne Shakespeare’den, Rilke’den, biz geleneksel toplumuz, bize Yunus, Bakî yeter!’ demeke de aynı gayrısahihliktedir. Poetikam bu. Ama hem Batı’nın poetik muktesabatının hem de Doğu’nun poetik muktesabatının birlikte edinilmesi meselesi, bir üst epistemolojik düzeye taşındığı zaman, bunun modern bir tavır olduğunu söylemek mümkün olabilir. Hangi düzeyde modern dememiz gerektiğine de karar vermek gerekir. Poetikam modern ama onun özü hem modernin hem de gelenekselin bir araya gelişidir.
Sayfa 271 - TimaşKitabı okudu
Reklam
Divan Edebiyatı
Konferansçı davasını ispat için hiyleye başvuruyor. Çocuklara diyor ki: -Divan Edebiyatı baştan başa Arap ve Acem dillerini kullanmış yabancı bir edebiyattır. Türkçe değildir. Mesela şair Bâkî' nin Kanuni Sultan Süleyman için yazdırdığı şu ilk beytine bakınız.(mubalağalı bir ahenkle okuyarak) ... Nasıl bir şey anladınız mı? Tabi anlayamazsınız. Çünkü bütün kelimeler Arapça veya Farsçadır. Eh, böyle bir beyit, üstelik tezyif edici bir ses ile okundu mu; esasen, bütün Divan Edebiyatı' nı hep böyle söylenmiş sanacak kadar, Türk Edebiyatından habersiz yetiştirilmiş ve bu rezalete inanacak saflıktaki gençler arasında konferansçıya hak verenler, alkış tutanlar artık yığın yığındır. Bundan: -Aptalları aldattım!... Diyen konferansçı da tabi çok memnundur.
Sayfa 166 - Kubbealtı Neşriyat, 13. BaskıKitabı okudu
Üstad kendisi ne diyor?:
"Ben itiraf ediyorum ki; böyle makbul bir eserin mazharı olmağa hiçbir vecihle liyakatım yoktur. Fakat çok ehemmiyetsiz bir çekirdekten koca dağ gibi bir ağacı halketmek kudret-i İlahiyenin şe'nindendir ve âdetidir ve azametine delildir. Ben kasemle temin ederim ki; Risale-i Nur'u senadan maksadım, Kur'anın hakikatlarını ve imanın rükünlerini teyid ve isbat ve neşirdir. Hâlık-ı Rahîmime yüzbinler şükür olsun ki; beni kendime beğendirmemiş, nefsimin ayıblarını ve kusurlarını bana göstermiş ve o nefs-i emmareyi başkalara beğendirmek arzusu kalmamış. Kabir kapısında bekleyen bir adamın arkasındaki fâni dünyaya riyakârane bakması, acınacak bir hamakattır ve dehşet verici bir hasarettir. İşte bu halet-i ruhiye ile, yalnız hakaik-i imaniyenin tercümanı olan Risale-i Nur'un, Kur'anın malı olarak meziyetlerini izhar ediyorum. Sözlerdeki hakaik ve kemalât benim değil, Kur'anındır ve Kur'andan tereşşuh etmiştir. Madem ben fâniyim, gideceğim; elbette bâki olacak bir şey ve bir eser benimle bağlanmamak gerektir ve bağlanmamalı. Evet lezzetli üzüm salkımlarının hâsiyetleri, kuru çubuğunda aranılmaz. İşte ben de öyle kuru çubuk hükmündeyim."
Sayfa 25 - Sözler Neşriyat. San. Tic. A.ŞKitabı okudu
Duyguların Terbiyesi
Bir atasözünde; “Her küp, içindekini sızdırır.” denilmiştir. İnsanın davranışlarını, fikir ve irâdeden ziyâde, duygular şekillendirir. Zira fikirlerin teşekkülünde de, irâdenin yönlendirilmesinde de kalbî temâyüllerin büyük bir payı vardır. Bu sebeple ağızdan çıkan en basit bir sözden en hayâtî davranışlara kadar hemen hemen bütün fiilleri,
Geri19
146 öğeden 136 ile 146 arasındakiler gösteriliyor.