Yanına gideceğime, ona, evet, ne istersen yaparız, çünkü ben bu dünyada seni mutlu etmek için varım, diyerek ayaklarına kapanacağıma,
sigara içmek için balkona çıktım.
Şermin Yaşar'ın harika kitaplarından birisi. İçinde birbirinden bağımsız 19 hikaye var; içinde insan ilişkilerini, kırgınlığı,dargınlıkları,ihaneti,sevgiyi ve bir sürü duygu durumunu içeren.
Kitabın son hikayesi Geçtiğimiz Kırk Gün, henüz 3 aylık evliyken kaybettiği eşi için yazılmış. Onun vefatından sonra yaşadıklarını anlatmış. Son cümlesi dağladı benim yüreğimi " İçimde tek bir mum kalacaktı hani; peki ne, bu yürekteki bin dönümlük orman yangını?"
Kitabı bitirince balkona çıktım,yetiştirdiğim kasımpatı çiçeklerinden iki tane kopardım ve kitabın arasına koydum. Çiçekler sanadır sevdiğim yazarın çok sevip erken kaybettiği eşi Nedim Arda...
Kalkın mutlu günlerin geleceği yok biz gidiyoruz deyişlerimin 10.yılını kutluyorum.
Bu gün yine çok niyetlendim bir sigara içip gidecektim,
Balkona çıktım bir sigara yaktım aklıma düştü şu kelimeler;
Ben giderim gitmesine de, ya o gelirse buralara bensiz.
Neyse sigara bitti, elime bir kitap aldım ve hala onu bekliyorum.
GİDEMİYORUM!
Aşağıya doğru koşuyorum. Sırtım terliyor ve ben bunu hissediyorum. Hissettiğim başka şeyler de var. Mesela bu sabah kalktığımda damağımda dibek kahvesi tadı vardı. Halbuki dün çok istememe rağmen Rüknettin'le beraber kahve içme fırsatını bulamamıştık. Sabahtan akşama kadar taş taşıdık. Şaka yapmıyorum, yevmiyesi yüzyirmibeş liraya Hüsamettin
İyi günler, #194914348 öykü etkinliği kapsamında ismini vermek istemeyen bir arkadaşın öyküsünü paylaşıyorum. Aslında kendisi bunu depremden önce göndermiş ama ben o sabah görebildim ne yazık ki. Kendisi iyiymiş neyse ki. Daha fazla bende kalmasın artık, iyi okumalar.
---
Yılın son günüydü. Saatler sonra yeni bir yıla
Öyle mi Neriman
Soğusun diye balkona koyduğun bu hayat,
Neden bir sokak kedisinin değil de senin?
Söz açma bana haftasonundan, İstanbuldan
Benim Pangaltı'da kötü anılarım var.
Hareketli bir bahar akşamı
Tek duran sendin ahşap sandalyede
Etrafında döner gibi oluyordu insanlar,
İnsanlar ellerinde kadehlerle sarhoş, gezegenler gibi
O an seninle
Kitabı okurken İstanbul'dan kalktım ve yıllar önce ayrıldığım köyüme, baba ocağına geri döndüm.. Tarlasını bahçesini gezdim dolaştım, ağaçlarından meyve topladım, mis gibi toprak kokusunu içime çektim.. Sonra balkona çıktım ve derin bir nefes daha çektim içime egzos, asfalt, zift, nem; İstanbul.. Ne demiş atalarımız: "Doğduğun değil, doyduğun yer." Uzun uzun yazmak istiyorum. Aklıma ne anılarım, ne yaşanmışlıklarım geldi.. Ama saate baktım da randevuma geç kalıyorum. Burası İstanbul... Zaman su gibi akar gider de farkına bile varamadan geç kalırsın hayata. Koşmak lazım :)
Geçen yıl bugün bu saatlerde bir otobüsün en arkadaki dörtlü koltuğunda camdan dışarı seyredip değişecek olan hayatımın ölçüsünü yapıp duruyordum. Tartıya neyi koysam eksik, bir türlü ölçüyü tutturamıyordum. İçim hep yeis, yapamayacağım düşüncesi ağır basıyor: zor olacak, yaşayamayacaksın, sen/siz yok yani olacak şey mi diyordum.Ama oldu.
Muhammed’in Rabbi bana her defasında kendisini hatırlatacak bir şeyler yaşatıyordu. Teraziyi hep dengede tutacaktı, çok düşünmemem gerekiyordu.
O, vardı; sorun yoktu.
Aradan bir yıl geçti. Bir yıl insanı büyütür mü! Yemin ederim ben bir yılda çok büyüdüm, çok yoruldum, ağladım,kırıldım,kahroldum ama olsun, değdi diyorum. Derler ya “her zorluğun muhakkak güzellikleri de olur.” diye. Oldu da, Rabbimin şanının yüceliğine her defasında şahit olup hamdettim. Bazen koca- yobaz şehir üstüme üstüme geldi nefes alamadım. Bazen manen çok zorlandım, oturdum kaldırım taşlarına ağladım. Yeryüzü tüm genişliğine rağmen dar gelmişti. Nefes almam gerekiyordu balkona çıktım mermer taşına düşen ayva ağacının çiçeklerinin filizlenmesinde umudu buldum. O -azze ve celle- her defasında güzel tarafından bakmayı öğretti bana. Bundan olmaz dediğim erkek kardeşime imanı nasip etti, ondan da oluyormuş :d
Arkasında namaz kıldırana hamdolsun.
Biter mi onun güzellikleri, bitmiyor vallahi. Müslüman kardeşlerimin içindeyim, dedim ya bitmiyor O’nun güzellikleri ama bizler her defasında unutuyoruz.
Velhasıl kelam; Nefes alıyorum. Yaşıyorum. Mutluyum. Koca-yobaz şehri sevmeye başlıyorum. En önemlisi O’na inanıyorum, O var sorun yok.
Mus’ab olarak yola çıktım, Mus’ab’ın imanından istiyorum.