hakan günday severler kesinlikle bu kitabı alıp okumalı... muhteşem bir eser.
“Gecenin Sonuna Yolculuk”u geceleri okudum. Ağustos ayıydı. Terledim. Daha çok da geceleri. Çünkü romanın kahramanı Bardamu, Paris’ten Birinci Dünya Savaşı’na, oradan da Afrika’ya gitti. Sıcağın göbek deliğine. Bardamu doktor oldu ama aşık olamadı. Amerika’da yaşadı ama Ford’da işçi olarak kaldı. Sevişti ama yalan söyledi. Yaşadı ama hayat devam etti. Oysa benimki durdu. Çünkü kitap bitti.
Hey Bardamu! diye seslendi bana, hey Bardamu! işte böyle basladı.
Yanaşıverdi, kırk yıllık dostmuşuz gibi, gayet samimi. 1914teki savaşta aynı havan mermisinin hedefi olmaktan ödü bokuna karıșan hödüklerdeki kan kardesliği gibi bir sey miydi yoksa onuvbana bõylesine, içtenmiş gibi ama yine de kuşkulu, sıcak, meraklı ve sevecen ama davetsiz bir
John Fante İtalyan asıllı Amerikalı romancı, kısa hikâye yazarı ve senaristtir.
Çalkantılı bir hayatın ortasında yetişen Fante eğitimi tamamlayamamış balık fabrikasında işçilik yapmış ve boş zamanlarında edebiyatla ilgilenmiştir.1933 yılında ilk kitabı Los Angeles Yolu’nu bitiren yazar bu kitapla birlikte Arturo Bandini karakterini de edebiyat dünyasına armağan etmiştir.
İncelemenin ana konusu olan Toza Sor kitabı baş karakter Arturo Bandini’nin hayatından bir kesiti işlemektedir. Yazarlık yaparak geçimini sağlayan Bunker Hill mahallesinde salaş bir otelde yaşamını sürdüren bir adam olan Bandini yazdığı öykülerin gücüne güvenen ve kendini büyük bir yazar olarak gören bir kişidir.
Tutkuları, yazarlık egosu, cömertliği ve savurganlığıyla ön plana çıkan Bandini kadınlarla ilişkileri, aşka olan tutkusu ve Ateistliğiyle de dikkatleri üzerine çekiyor.
Toza Sor akıp giden olay örgüsü, karakterinin işlenişinin gücü ve keyfiyle harika bir okuma deneyimi sunuyor. Ben okurken aklıma Gecenin Sonuna Yolculuk kitabının başkarakteri Bardamu ve Yusuf Atılgan’ın Bay C, karakterleri geldi zira her iki karakterde de Bandini ile ortak duygu durumları mevcut.
Varoluşsal arayışlar, hayatın anlamsızlığı üzerine tiratlar, din, toplum, aşk ve siyaset üzerine eleştirel de barındıran Toza Sor Bukowski’nin Fante için “O benim Tanrımdı.” sözünü hak eden bir kitap. Bu arada kitabı Türkçe söyleyenin Avi Pardo olduğunu da söylemeden geçmek istemiyorum. Zira çevirinin gücü de kitaba güzellik katmış durumda..
Toza SorJohn Fante · Parantez Yayınları · 20244,864 okunma
Bitmek bilmeyen muhteşem bir kitap. İki aydan fazla oldu başlayalı. Okumanın uzun sürmesi kitaptan çok gündemle ilgili. Okuyamadım, okumayı her denediğimde ne okuduğumu anlamadığımı farkedip yeniden okudum sayfaları. Ama bir şekilde bitirdim ve anladım . Ayrıntıları kaçırdığımdan eminim.
Gündem bu kadar acı dolu değilken okuduğum ilk bölümler savaşların; vatan, millet nutukları atan boş siyasetçilerin, göz göre göre askerlerini ölüme sürükleyen komutanların eleştirisi ile yüklü. Ve ben en çok bu sayfaları sevdim.
Bardamu adlı karakterin savaştan kaçıp Afrika sömürgelerinde geçen günleri birden Fransa'daki doktor Bardamu'ya evrildi. Neyi kaçırdım bu adam ne zaman doktor oldu, dedim bu bölümde. Sürekli bir yolculuk var romanda. Tabii karaktere eşlik eden Robinson var bir de. Bu ikilinin arkadaşlığı Hakan Günday'ın Kinyas ve Kayra'sını çağrıştırıyor, zaten Günday da yazardan çok etkilendiğini belirtmiş.
Ferdinand Celine dili çok iyi kullanmış, benzetmeler , çağrışımlar çok etkileyiciydi. Sokak dili ile karışmış bir sanatsal dil var romanda.
Ağır ilerleyen bir roman olduğu kaçınılmaz bir gerçek ama öyle güzel bir ağırlık ki bu taşırken yükünüzün değerini hissettiriyor.
Gerek kahramanlar gerek sürekli değişkenlik gösteren mekan ve olaylar gerekse argoya kaçan dilin anlam yükü, romanın değerini artırıyor.