Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Sinemaya Başarıyla Uyarlanmış Romanlar
Sinema-edebiyat ilişkilerindeki başarılı yapımları, tavsiye film listesi haline getirmek için öncelikle
Edebiyat Atlası
Edebiyat Atlası
‘ndan bir alıntıyı daha önce paylaşmıştım.(#46533729) Romanlardan sinemaya aktarılan filmlerde eserin aslına ne kadar sadık kalındığı yoruma açık olmakla birlikte
ÖYKÜLERDEN SEÇTİKLERİM
Uzun bir süredir öykü ağırlıklı okumalar yapmaktayım. Daha önce paylaşmış olduğum bir alıntıda yer aldığı gibi (#69389465), ben de herkesin bir öyküsü, şiiri, şarkısı olması gerektiğini düşünüyorum. Bu nedenle okumuş olduğum 164 tane öykü kitabının içinden bana dokunan öyküleri bir ileti altında paylaşmak istedim. Bu
Reklam
"Sana buraya bazı şeyler koyuyorum. Yol boyunca aklında olsun. lazım olursa açar okursun. Olmazsa da olsun, bir zararı yok, burada dursun." Birhan Keskin, fakir kene "Sabahları kitap mürekkebinin kokusunu içime çekmeyi severim."
Nuh tufanı ve mit ilişkisi
Selamun Aleykum ilk insan ve insanlığın ilk atası Hz. Âdem’den sonra insanlığın ikinci atası olarak kabul edilen Hz. Nuh’un hikayesini hepimiz az çok biliriz.Bu yazımda Nuh tufanının dünya toplumlarında nasıl bilindiğine dair bir incelemede bulunacağım. Tufan olayı, Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslâm gibi semavî dinlerin yanı sıra içeriği
Yüzük Kimdeyse Süleyman Odur
Hazreti Süleyman a.s.’ın mührü bir yüzüktü ki dört köşeli bir kaşı vardı. Bu yüzüğü Cebrail a.s. Cennetten çıkarıp Allah cc.’nin emri ile Davut a.s’a getirdi. Bir köşesinde “El mülkü lillah” (Mülk Allahındır) yazıyordu. Cebrail a.s bu yüzüğü Davut a.s’a verip dedi ki : -“Ey Davut! Hak Tealadan sana bir yüzük ve on soru getirdim. Allahu Tealanın
kırlangıçlar
Şehrin kıyısında, ufacık bir derenin kenarında, dalları suya sarkan ihtiyar bir söğüt ağacı vardır. İlkbaharın başlangıçlarında bu söğüdün dallarına bir dişi kırlangıç gelip kondu; derenin bir başından bir başına yıldırım gibi uçan, beyaz göğüslerini suya dokundurarak şeffaf kanatlı küçük böcekleri yakalayan diğer kırlangıçlara bakmaya başladı.
Reklam
Kûy-i Yâr’da Bir Mûrg
Şubat Ayı Öykü Etkinligi (Tema: Yeni Hayat) İnsanlar uzaklaşıyor gözlerimden, yüreğimden, derimden, içimden... Ruhumda yalnızlıkların türküsünü söylüyor; üşüten, ürperten rüzgarlar. Yalnızlıklar boy boy, çeşit çeşit yanı başımda. Bir tek onlar terk etmiyor benliğimi… Aynı yöne giden gemilerimiz ne çoktu tanıştığımızda. Aşkla dolu, hayaller,
Sınırla ve Sınırda
İyi günler, Mayıs ayı öykü etkinliği ( #205074878 ) kapsamında ismini vermek istemeyen bir arkadaşın öyküsünü paylaşıyorum, herkese iyi okumalar. ---- Aylardır süregeliyor, üst bölgelerin pencerelerinden aşağı bırakılan kağıtları topluyorum. Yeni trendleri sanırım bu, üsttekiler terapi notlarını devşiriyorlar durmadan.
Ait olmadığım dünyanın, ait olmadığım şehrinde, yine bana ait olmayan bir viranesindeyim. Ait olmadığım viranenin soğuk ve soluk renkli duvarlarına asıyorum, içimdeki üzüntüleri. Biri çocuk, biri yaşlı, biri ağlayan, biri dua eden, bazıları da sadece ve öylece bakan yüzler. Bir elveda sergisi açtım bu gece, sessizliğin en karanlık anından kalma bir sergi. O viranenin tam ortasında beyazı lekeli bir sandalyede oturuyorum, başım ellerimin arasında. Üzerim kir-pas içinde. Demir kapının rüzgarla ses çıkarması dışında hayat belirtisi yok. Ölmeden koyulduğum mezarın içinde doğumumu bekliyorum. Bir sancı var bu odanın içinde. İsyan ettiğim hayatın ve anlatamadıklarımın demir yumruğu beynimin tam ortasına inen. Ölü bir doğum gerçekleşecek, günler sayılı biliyorum. Doğum sonrası ziyaretçilerini bekleniyor bu sergi. Gelenlere bir insan yaşadı ve öldü dedirtecek bu evrende. O kadar boş ve karanlık ki içim. Sessizliğin uğultusu duyuluyor kulaklarımda. Doğum sonrası alın bu ifadeleri, kopartın içimden. Gevşek bir beden dışında başka bir şey gömmeyin toprağa. Kuşları severim bir tek onlar gelsin mezarıma.
"Ait olmadığım dünyanın, ait olmadığım şehrinde, yine bana ait olmayan bir viranesindeyim. Ait olmadığım viranenin soğuk ve soluk renkli duvarlarına asıyorum, içimdeki üzüntüleri. Biri çocuk, biri yaşlı, biri ağlayan, biri dua eden, bazıları da sadece ve öylece bakan yüzler. Bir elveda sergisi açtım bu gece, sessizliğin en karanlık anından kalma bir sergi. O viranenin tam ortasında beyazı lekeli bir sandalyede oturuyorum, başım ellerimin arasında. Üzerim kir-pas içinde. Demir kapının rüzgarla ses çıkarması dışında hayat belirtisi yok. Ölmeden koyulduğum mezarın içinde doğumumu bekliyorum. Bir sancı var bu odanın içinde. İsyan ettiğim hayatın ve anlatamadıklarımın demir yumruğu beynimin tam ortasına inen. Ölü bir doğum gerçekleşecek, günler sayılı biliyorum. Doğum sonrası ziyaretçilerini bekleniyor bu sergi. Gelenlere bir insan yaşadı ve öldü dedirtecek bu evrende. O kadar boş ve karanlık ki içim. Sessizliğin uğultusu duyuluyor kulaklarımda. Doğum sonrası alın bu ifadeleri, kopartın içimden. Gevşek bir beden dışında başka bir şey gömmeyin toprağa. Kuşları severim bir tek onlar gelsin mezarıma."
101 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.