Merhaba karantinada kitaplarla diyar diyar gezen, mevsim mevsim içini umut dolduran okur dostlar.
Uçurum İnsanları Jack London’ın 1902’de İngiltere’ye birkaç aylığına gidip Doğu yakasında yaşayan insanların sefaletle yaşama çabasını gözlemleyerek bölüm bölüm anlatıyor. Öyle manzaralarla karşılaşıyoruz ki midemiz bulanıyor, nefes alamıyoruz ve göz yaşlarımızı tutamıyoruz. Yokluğun kol gezdiği İngiltere bu yıllarda güneşin batmadığı bir imparatorluk ve en parlak dönemini yaşıyor. İnsanların sokaklarda kaldığı, çöpte bulduğu elma kabuklarını bile iştahla yiyen insanları, yolda bulduğu ekmek kırıntılarını çamuruyla ağzına attığı aç ve sefil hayatlar anlatılıyor. Milyonlarca insan açlıkla, işsizlikle ve genelde de hastalıkla boğuşuyor. Bir babanın önce karısının sonra çocuklarının boğazını keserek bu iğrenç dünyadan kurtuluş saydığı bir psikolojiyi barındıracak kadar rezil bir yönetim var. Kraliyet ailesinin masrafları bu büyük imparatorluğun %32sini oluşturduğu, 1.800.000 insanın sadece Londra’da 21 şilin altında kazanıp tüm ailesine baktığı, tarifi olmayan bir düzen(!) içinde yaşamak gerçekten olağanüstü bir çaba gerektiriyor. Kapitalizm eleştirisi olarak bir başyapıt.
Okunması gereken bir kitap dostlar.