"Özlemek kutsal ise unutmak da kutsaldır." Ahmet Ümit ve destansı bir Ahmet Ümit romanı Ninatta'nın Bileziği. Destansı derken uzunluktan bahsetmiyorum aksine incecik bir kitap ama anlatımıyla, konusuyla bir destan gibi.
Ahmet Ümit'i duyup da aklımıza sadece polisiye gelmesi yazarın kendisine büyük haksızlık olur. Öyle ki bu kitabında da üç bin yıl öncesinin tarihiyle harmanlanmış bir aşk hikayesi bulacaksınız. "Kaç savaş geçti bu topraklardan, kaç kral çıktı tahta, kaç kral hükmedemez oldu, kaç insan öldü, kaç insan doğdu, kaç ihanet, kaç aşk, kaç bayram, kaç hasat, kaç düğün yaşandı bu topraklarda, bekledim." Bu aşk hikayesi ki Ninatta'ya; hem Hattuşa'ya can veren nehirde, ölüler ülkesinin kapısını çalmak istetecek kadar umarsız hem de on iki bileziği bulacak bir yabancıyı, yüzyıllarca bekletecek ve en azından ruhlarını kavuşturmayı diletecek kadar ümitli.
Kitap, on iki bölüme ayrılmış ve her bölümde Hitit kralı Muvatalli'nin kızı Ninatta'nın yazdığı bir tablet yer almakta. Soylu genç güzel Ninatta; babasının yaşlı arkadaşı Nuvanza'yla olan yasak aşkını anlatırken yeryüzünün ilk büyük savaşı Kadeş'ten , kralların toprak hırslarından, Tanrılardan ve lanetlerinden bahsediyor.
Yaklaşık yüz sayfa olduğundan ve şiirsel bir dille yazıldığından kolayca okunacak, tadı damağınızda kalacak türden.
Ancak bir şeye değinmeden edemeyeceğim. Eğer yazarın benzer şekilde yazılmış PATASANA adlı kitabını okuduysanız ister istemez ikisini karşılaştırmak durumunda kalıyorsunuz. Ben Patasana'yı daha kapsamlı ve etkileyici bulmuştum. İkisini de okuyun, karar sizin. :)