Hac Mekke dünyanın her tarafından gelen hacılarla dolup taşıyordu: Kırımlı, Buharalı, Dağıstanlı, Rumelili, Çerkez, Gürcü, Türk, Mağrib-i Aksâlı, Cezayirli, Tunuslu, Mısırlı, Cavalı, Hintli, Güney Afrikalı ve Sudanlıların yanı sıra Suriye, Yemen ve Irak gibi Arap ülkelerinden gelen hacılar vardı. İranlı hacılar da vardı. Herkes kendi yerel
İnsanlar, İslâmın üzerimizdeki yansımasından, tatbikinden huzur bulmalılar
İstanbul'da bir akşam toplantısına da’vet edilmiştim. Yunanistan'dan gelen yaşlı bir hanım Müslümân olmuş. Kendisi uzun seneler Yunanistan'da kalmış birisi ve nihayet İstanbul Müftülüğünde Müslümânlığını resmen tescil ettirmiş. O günün akşamı akrabasının evine gitmiş. Biz de o gün aynı yerde bulunuyoruz. Kadın bu güne eriştiğinden, son derece memnûn. Biz daha söze başlamadan önce dedi ki: ‘’Tabii buraya geldiniz, toplandınız. Benim niçin Müslümân olduğumu merâk ediyorsunuz. Siz sormadan ben size kısaca anlatayım. Biz Konyalı zengin, Müslümân bir ailenin yanındaydık. Babam, annem ve kardeşlerim bu evde hizmetçilik yapıyorduk. Bu ailenin son derece zengin bir efendisi vardı. Bu efendi memleketin sayılı zenginlerinden olmakla beraber son derece mütevazı’ bir insandı. Ben çocukluğumda hiçbir bayram hatırlamam ki; bu Müslümân ev sâhibi, kendisinin hizmetçisi olduğumuz hâlde bayramlarda bize, hizmetçinin çocuklarına verdiği hediyeleri, yeni ayakkabıları kendi öz çocuklarından daha sonra almış olsun. Her bayram önce bize alır, ondan sonra kendi çocuklarına en fazla aynı kalitede ayakkabıyı alırdı. Çok zengin bir insana bu tutumu veren böyle bir dine, kırk seneden beri ben hayrân kalmayayım da kim kalsın? Bugün böyle bir dinin mensûbu olmak şerefine eriştiğim için hayâtımın en mesûd gününü yaşıyorum.’’
Sayfa 81 - PDF
Reklam
Yalnız bu kadar var ki; bir zarf içinde gönderilen yirmibeş banknot bulundu, kimin tarafından olduğunu bilemedik. Bilirsiniz ki, bütün ömrümde kimseden hediyeleri kabul edemiyorum. Hattâ Rüşdü'nün bu defaki hediyesini reddedip hatırını kırdım, geri çevirdim. Cenab-ı Hak, beni muhtaç bırakmıyor. İnsanlara da muhtaç etmiyor. Beni merak etmeyiniz. Fakat Mübarekler Heyetinde öyle bir şahs-ı manevî hissediyorum ki, kaidemi ona karşı muhafaza edemiyorum. O şahs-ı manevîyi kızdırmamak ve rencide etmemek için, yalnız o paradan borç olarak beş lirayı bu bayram umûr-u hayriyesine sarfetmek için kabul ettim. Yirmisini Sabri vasıtasıyla ve namıyla geri gönderip iade ediyorum, gücenmeyiniz. Ve bilhâssa ﺣﺴﻦ ﻉ ﻡgayet müstesna kalemiyle dört güzel hediyeleri pek çok kıymetdar göründü.
Reisler Divanı Heyetin toplanacağı yer, otuz kilometreden fazla alanı olan bir araziydi. Nehri kuşatan bataklıkları su kuşları dolduru-yörlardı. Yaldız renkli sülünler rutubetli otlar arasında uçuşuyorlardı. Otlaklar boldu. Kum tepeleri üzerinde pek çok av vardı. İlkbaharın başlangıcı, her zamanki kurultay ayı idi. Davete derhal uyan göçebe
Bayram Hediyeleri
Nazmiye Demirel'in bir âdeti var. Bayramlarda,yılbaşlarında evin önünde nöbet tutan polislere, evde hizmet edenlere hediyeler vermek. Elbise, kumaş, kravat gibi hediyeler. Eşinin iktidardaki yıllarında, muhalefetteki döneminde de bu gelenek sürmüş. Ancak bu defa koşullar değişik. Demirel, evini çevirmekte zorlanıyor. Kardeşleri Şevket ve Hacı Ali Demirel'den takviye geliyor. Ve Nazmiye Demirel, çarşıya çıkıyor, personelin hediyelerini alıyor. Ancak hediyelerin verilmesi sırasında dramatik sahneler yaşanıyor. Polisler de, evdekiler de “Anne olmaz, bu defa alamayız" diye direniyorlar. Nazmiye Demirel ise, "O nasıl sözmüş öyle. Hem anne diyorsunuz, hem de annenizi üzüyorsunuz" diyor. Hediyeleri veriyor.
Sayfa 35 - Bilgi YayıneviKitabı okudu
İşte gel bak, bu muhteşem şimendiferler, tayyareler, techizatlar, depolar, sergiler, icraatlar gösteriyorlar ki, perde arkasında pek muhteşem bir saltanat vardır,hükmediyor.(Haşiye) {(Haşiye): Meselâ: Nasıl şu zamanda manevra meydanında harb usûlünde, "Silâh al, süngü tak." emriyle koca bir ordu baştan başa dikenli bir meşegâha
Reklam
17 öğeden 11 ile 17 arasındakiler gösteriliyor.