Bir mektup gelmiş bugün bana. Zarfın üzerinde bir tek adım yazıyor bir de bir pul var. Pek özensiz, buruşmuş hep kenarları. Pulun üzerinde çam kozalağı var. Kokluyorum, kokusu gelmiyor. Kim kokusuz bir çam kozalağı ister ki?
Ben istiyorum. Benden başka kim sahiplenir kokusuz bir çam kozalağını? Bu sorunun cevabını bilmiyorum. Zarfı açıyorum
Kitabımı alıp sahile indim. Evde temizlik olunca buraya inmek güzel oluyor. Deniz kenarında küçük bir cafedeyim. Daha önceden de defalarca geldim, kediler yanımda dolaşırken kitabımı okudum bir yandan, bir yandan hiç bir zaman çok sevemediğim denize baktım. Bugün hava yine boğucu, soğuk, kara gri bulutlarla üstümüz dolu, gök denize değiyor
Kadınlar...
Kadınlarımız diye başlamak istiyorum, farklı kimliklerde, farklı ırklarda, farklı hayatlar yaşayan, sonları aynı bitmese de benzer acılar ile aşık olmuş kadınlar...
Serenad'da onların yaşadığı dönemin siyasi koşullarının uğradıkları haksızlıklara, kalp kırıklıklarına, ayrılıklarına, acılarına nasıl yansıdığı anlatılıyor.
Ruhunuza, hayatınıza, tüm benliğinize dokunacak o kitap!
"Nereye aitsiniz?"
İki kelime ile alıp bambaşka diyarlara götüren bir soru değil mi?
Doğduğunuz yere mi yoksa bir filmde de dediği gibi "zamanı durdurmak istediğiniz yere" mi?
Çoğumuz bir kelebeğin kozasından çıkma mücadelesi verirken cevaplamak zor olsa gerek... Belki de yalnızca kendine ait insan, belki toprağa. Ama öyle ya