Bazı şâirler vardır. Okuyucusunu epey yorar kelime oyunlarıyla. Kimi okuyucu bu durumdan hoşnuttur, şâirin şiirlerini okudukça ona yaklaşacağını düşünür lakin bir anda karşısında bir duvarla karşılaşır. Çünkü şâir okuyucusunu bir yere kadar yaklaştırır, ötesine izin vermez. Mesela Edip Cansever. Çoğu kez kendisini bile kendisine yaklaştırmaz.
1970'den itibaren yazdıkları kitaplar hakkında günlük tutmuş ve bazı noktalarda ise normal yaşantısından düşüncelerini anlatacağı kimseler olmadığını düşünerek günlüğe yazmak istemiş yazarımız.
1977'ye kadar günlüğünü aralıklı olarak tutmuştur. Neden 1977 diye soracak olursanız Oğuz abinin hayatını bilmeyen insanlar için kısa bir açıklama
Demirci, kalabalığın arasına katılmış, sevinçle:
"İmana geldi kafir," diyordu. "Korku onu imana getirdi. O, altın sarayının, mermer, gümüş sarayının yerle bir edileceğini anladı. Anladı da dize geldi kafir," diyordu.
Herkes hayranlıkla demirci Hüsoya bakıyordu.
"Biz hep böyle, her şeyde birlik olsak, kimse bize diş geçiremez. Bize dağlar, şahlar dayanamaz. Hiç kimse... Yeter ki böyle birlik olalım."
Arkasından, bazı kimseler, sarayın yakınları: "Ateşperest," diyorlardı. "Din düşmanı! Sana ne? Birlik olsak olmasak. Sen bir ateşe tapansın."
Ve demirci bu arkasından söylenenleri duymuyordu.
Dikkat!
Bu satırları okumaya başlayıp, bitirdiğiniz an, en az bir kadın şiddet görmüş olacak. Belki de en az bir Kadın cinayete kurban gitmiş olacak.
Kadın...
Herkesin adını andığı ama sadece anmakla kaldığı bir varlık. Kendisi hariç herkesin onlar hakkında söz hakkı sahibi olduğu düşünülen bir varlık. Hatta benim bile bu iletiyi yazarak
Bazı zamanlar takılıp düşüyorum, canım acıyor, kimseler ile paylaşamıyorum. Demek istediklerimi ben susayım onlar anlasın istiyorum. Acaba öyle mi avutuyorum kendimi ? Düştüğüm yerden kaldırılmak , duymak istediklerimi değil de hissedebildiklerimi hissettiren kimseler ile olmak istiyorum.
İşte tam da bu anlara takıldığım bir zamanda postacı
Hayatın boyunca hiç görmediğin bazı kimseler ellerini önlerine kavuşturarak ve başlarını eğerek ölümün anlaşılmaz gerçeği üzerinde düşünüyormuş gibi yaptılar mezarının başında.
*Babama Mektup*