“Üzülme baba,” dedim, “alt tarafı bir ev, alt tarafı beton parçası ya. Çalışır ederiz, yine alırız. Ben de çalışırım bundan sonra, söz, alırız bir ev daha.” “Ona üzülmüyorum ki ben,” dedi babam. “Her ay evin taksitini ödedik de ne oldu. Bak, uçup gitti elimizden balon gibi. Keşke seni ağlatmasaydık çocukken. Keşke sana o akülü arabayı
"Geceleri gökkuşağına boyamak mıdır suçum?Herkes bağırırken şiirler okumak mı?Susmak mı sözün bittiği yerde? Kusmak mı sindirebildiklerinizi?Apansız uykum kaçıyor kaç gece, bu da mı aleyhime kanıt?Sondan saymaya başladım adları-böyle hoşuma gidiyor-beğenmeseler de seviyorum ellerimi,hep olmayacak düşler görüyorum, yenileceğim kavgalara giriyorum durmadan.İtiraf ediyorum…Silin adımı listenizden, yokum; aslında bir oyun olan kavgalarınızda ve aslı bir kavga olan oyunlarınızda. Kirli sevinçlerinize ortak etmeyin beni. Gözyaşlarınızı da paylaşmıyorum. Yalan övgülerinize ihtiyacım yok.Gıyabımda kesinleşmiş hükümler verin.Bir sürgün nereye sürülebilir? Gölgeler kelepçeye vurulur mu?Çekilin, yürümediğiniz yolları kirletmeyin.!"
Kitabı çok beğenenler ve hiç beğenmeyenler olarak iki grubun ele aldığı , ortasinin olmadığı bir eser olan bu kitabın okuru olarak çok beğenenler tarafında yerimi alıyorum. Bir çok yerini not aldım. Aslında belki toplama bir kitap olabilir ama yazar çok güzel noktaları toparlamis. Çok ciddi manada değindiği yerler hoşuma gitti diyebilirim . Ve bir örnek olay verip meseleyi öyle açıklaması çok anlaşılır kıldı.
Evet, bu zavallı vatanın yarasını kanatan sizsiniz, sizin gibi onu beğenmeyenler, ona itimad etmeyenler, daima onun kusurunu gören onun sevgilileridir.