Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
...Benim çok sevdiğim bir karikatürü sizlere de anlatmak isterim. Karikatürün ilk karesinde bir kadın, bir erkek ve bir eşek yan yana yürüyor; kenardan onları izleyenler de, "Aaa, ne akılsız insanlar bunlar, eşek varken ona binmiyorlar!" diyorlar. İkinci karede erkek eşeğe binmiş, kadın yanlarında yürüyor; kenardan onları izleyenler de, "Aaa, ne biçim bir adam bu? Kadıncağızı yürütüyor, kendisi rahat ediyor..." diye eleştiriyorlar. Üçüncü karede kadın eşeğe binmiş, adam yürüyor, kenardan onları izleyenler, "Aaa, ne biçim bir kadın bu? Kocasına hiç önem vermiyor mu? Asıl kocasını rahat ettirmeli" diyorlar. Son karede ise kadın ve erkek eşeği sırtlarında taşırken kenardan izleyenler kişiler, "Aaa, bu ne biçim iş? Baksanıza eşeğin onları taşıması gerekirken onlar eşeği taşıyorlar," diye eleştiriyorlar. Kısacası her zaman bizi beğenmeyenler ve eleştirenler olabilir. Önemli olan bizim neleri beğendiğimiz,uygun bulduğumuz ve takdir ettiğimiz olmalıdır.
Sayfa 216Kitabı okudu
yani tanrı’nın varlığı ya da yokluğu benim yaşayışımı -ne demiştiniz demin- dünya görüşümü, umutlarımı falan değiştirmez. mars gezegeninin varlığı da beni ilgilendirmiyor. yani tanrı da mars gezegeni gibi bir şey işte. insanlar dünyayı bırakıp ne diye aya giderler, ona da aklım ermiyor. dünyayı beğenmeyenler sanki aya göçecekler de, orada daha iyisini kuracaklar…
Reklam
Sonunda yeni ve yakası olmayan bir kefene sarınacak olduktan sonra bu yalan dünyanın ibreti ne olabilirdi ki? Bir zamanlar bütün dünyaya hükmedip cümle mülke “benim” diyenler bu adamlar mıydı, şu taşlara başlarını koyup yatanlar, bir vakit köşkleri, sarayları beğenmeyenler miydi? Bir vakitler beylik yapan, kendisine kapıcı tutanlar acaba bunlardan hangisiydi? Hani o şirin sözlüler, nerde o güneş yüzlüler; sorsam, araştırsam bulur muydum? Kabristan; bir ibretlik yer idi; ne kapı vardı giresi, ne yemek vardı yiyesi, ne ışık vardır göresi!..
Hacı Müminlerin soyağacını gösterdi profesör: "İşte Müminler, yani 'inananlar'. Çok dindar bir aileydi Hacı Müminler. Soyadı Kanunu çıktıktan sonra içlerinde İman sözünü beğenmeyenler olmuş. Bu soyağacı resmini gönderen de bak ne diyor: 'Hiçbir ilmi izahı olmayan ve yalnız milleti soy ve sop'undan uzaklaştırıcı bir nitelik taşıyan ve yalnız dünyada Komünist rejimin uygulandığı bedbaht rejim altında yaşanan memleketlerde uygulanan Soyadı Kanunu ile soyadlarımız değiştirilmiş ve sizin de malumunuz olan sözlük açılarak MÜMİN'in karşılığı olan İNAN soyadını almıştık.
Sayfa 23 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
Tanrı ve Mars
Yani Tanrı’nın varlığı ya da yokluğu benim yaşayışımı –ne demiştiniz demin– dünya görüşümü umutlarımı falan değiştirmez. Mars gezegeninin varlığı da beni ilgilendirmiyor. Yani Tanrı da Mars gezegeni gibi bir şey işte. İnsanlar dünyayı bırakıp ne diye aya giderler, ona da aklım ermiyor. Dünyayı beğenmeyenler sanki aya göçecekler de, orada daha iyisini kuracaklar... Neyse şunu demek istiyorum; sözgelimi Mars’ın parçalandığını, uzayda dört bir yana saçılıp yok olduğunu söyleseler nasıl aldırmazsam...
Sayfa 28
Aynı şeyleri düşünmemiz şaka mı? :)
İnsanlar dünyayı bırakıp ne diye aya giderler, ona da aklım ermiyor. Dünyayı beğenmeyenler sanki aya göçecekler de orada daha iyisini kuracaklar.
Reklam
Evet, bu zavallı vatanın yarasını kanatan sizsiniz, sizin gibi onu beğenmeyenler, ona inanmayanlar, sürekli onun kusurunu gören onun sevgilileridir.
Sonuç odaklı bir maç…
Hiçbir şeyi beğenmeyenler o günlerde de en büyük tehlike olacaktı…
Sayfa 12 - Divan KitapKitabı okuyor
Evet , bu zavallı vatanın yarasını kanatan sizsiniz, sizin gibi onu beğenmeyenler, ona itimat etmeyenler, daima onun kusurunu görenler onun sevgilileridir...
Sayfa 41 - ÖtükenKitabı okudu
Tevekkülü değil elden bırakmak, tevekküle yapışan iki elimi gevşetmeğe hiç niyetim yok. Rabbimin bana hidayet nasip etmesinin kıymetini hep bildim ve biliyorum. Yakınıma gelmiş veya uzağımda duran hiçbir kâfirden emân dilemedim, dileyemeceğim. Alçak gönüllü değilim. Gönlüm yücelerde. Yanıma küfrün herhangi bir derekesine göz kırpma alçaklığını uğratmam. Ne çocukluğumda, ne gençliğimde, ne ihtiyarlığımda kendimi beğendirmek için bir şey yaptım. Her zaman beni beğenmeyenler oldu ve ne zaman beni beğenmeyenleri gördüysem ısrarlı meşguliyetimin bana kazandırdığı varlığınla iftihar ettim.
Sayfa 145 - 7. Baskı, Şubat 2021
Reklam
Kime ibret gerek ise bu mezarlığı göstermeli!” diye düşündüm. İnsan böyle bir manzara karşısında taş olsa erirdi. Sonunda yeni ve yakası olmayan bir kefene sarınacak olduktan sonra bu yalan dünyanın ibreti ne olabilirdi ki? Bir zamanlar bütün dünyaya hükmedip cümle mülke “benim” diyenler bu adamlar mıydı, şu taşlara başlarını koyup yatanlar, bir vakit köşkleri, sarayları beğenmeyenler miydi? Bir vakitler beylik yapan, kendisine kapıcı tutanlar acaba bunlardan hangisiydi? Hani o şirin sözlüler, nerde o güneş yüzlüler;
"Ne gelini beğeniyorlar, ne tahtı, ne döşemeyi. Hatta o büyük kordonlu hanımları da beğenmiyorlar.Beğenmeyenler ekseriyetle kimlerdir bilir misiniz? Gücü yetmeyenlerdir! Kendi kudretlerinin üstünde gördüklerinin refah ve saadetine imrenmekle kalmıyorlar. Bunlara düşmanca bakıyorlar. "
Sayfa 38
335 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.