Bazen umud edersin.
Pencerenin pervazında beklersin bazen,
Bazen odanın en kuytu köşesinde,
Yüzün avuçlarının içinde.
Parmak uçların nikotin kokar,
Kesif bir duman odayı kaplar.
Buğusunda demlenir çay,
Her yudumda yalnızlık içersin.
Derin bir ah olur,
Bir gözü yeşil, o içinde gizlediğin.
Niçindi bu çaba,
Ne diyeydi bu karmaşa.
Oturup bir bankta, soluklanabilseydik keşke.
Keşke oturabilseydik bir demliğin kor ateşinde.
Sen olsaydın,
Ben yansaydım.
‘Sen ey yabancı,’ dediler. ‘Sen ey ulaşılmaz yüksekliklerin sevdalısı, neden oturursun kartalların yuva bildiği doruklarda?
Neden ararsın ulaşılmaz olanı?
Ağına hangi fırtınalar takılsın diye beklersin,
Ve hangi hayal kuşlarını avlarsın gökyüzünde?
Gel de bizlerden biri ol.
"Herkes gider
Ne?
Bilmiyor muydun sanki
Sevgili kalbim!
Neden hala apartman boşluğunun
gün ışığı görmeyen penceresinde
Kuş sesleri beklersin"
(Ali Lidar)
Hoşçakallar, merhabalar rastlantı,
Gözlerdeki ışık sadece boş bir parıltı,
Söylenen sözler, basit yalanlar,
Atan kalp absürt bi' çarpıntı.
Karşılıklıdır menfaatler, his alışverişleri,
Beklersin geçmez zaman, özlersin gelmez ama,
Bilir misin ki sen? Bana kalsa bilmez,
Sever misin? Muamma.
Ne zaman bir iyilik etsen ve biri ondan yararlansa, neden aptalların yaptıkları gibi, ayrıca üçüncü bir ödül beklersin, iyilik ettiğinin bilinmesini ya da buna karşılık sana iyilik edilmesini istersin?
Bazen gidemezsin ama kalamazsin da. ikisinin
arasindaki sıkışmışlıkta bir mucize olsun
istersin ya da bir işaret beklersin. Yıllar böylece
akıp giderken, hi¢ farkında olmadan yaşama
sevincini kaybedersin. Sonra ne mi olur?
Gitmek de kalmak da anlamsizlasir. Öyle iste.
Tunç Tataker