Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
224 syf.
·
Puan vermedi
En güzel senaryoyu Allah yazıyor..
Yazar Adem Özköse ve Hamit Coşkun'un Suriye'ye belgesel çekmek için gidip Esad rejimine karşı silahlı milisler tarafından kaçırılıp yeraltı cezaevlerinde 2 aya yakın yaşadıkları ve şahit oldukları zulümleri ve zorbalığı anlatan yazar, aslında hayatta kalabilmenin tek yolunun inanca ve umuda bağlı olduğunu dile getirmiştir. Yazar yaşanan zulümleri zorbalığı ve işkenceyi anlattıkça kitabın kapağını kapayıp yukarıya doğru en içten dualarımı edip bazen içimin daralmasını gidermek için hava almaya çıkıp tekrar kitaba döndüğüm vakitler oldu. Bana en büyük faydası içime gerçekten dua etme isteğinin gelmesi oldu Hz Ömer'in buyurduğu gibi " Ben duanın kabul olmaması endişesi taşımam içimde dua etme İsteği olmaması kaygısı taşırım Çünkü dua etme İsteği verilmişse kabul onunla beraberdir." Allah ondan razı olsun. Ben bu çağın duâsız olduğu ve musîbetlerin bundan dolayı geldiği kanaatindeyim. Bu kitap okuyan her mü'minin mazlum mü'min kardeşlerine en kalbten duygularla dua etme isteği verecektir. Kitabı kapadıktan sonra bir Ender Tekin'in şu ilahisi döküldü dilimden... Haydi akşam oldu uyan Ey Müslüman ölüleri Suriye’den feryat ediyor bak her an birileri Kan kokuyor Halep Dera Hama Humus tüm illeri Haydi akşam oldu uyan Ey Müslüman ölüleri Tağutun lanetli eli ,Esad’ın kuduz itleri Sanmayın unutulacak intikamın yeminleri Birer birer ah alacak Suriye’nin şehitleri Haydi akşam oldu uyan Ey Müslüman ölüleri.. Kahhar ismi şerifinle zâlimleri kahret Tüm mazlumlara güç ver.. Elimizde bulunan nimetlerin şükrünü lâyıkıyla yerine getirmemize yardım et..
Esir
EsirAdem Özköse · Pınar Yayınları · 2019662 okunma
416 syf.
5/10 puan verdi
·
4 günde okudu
İrlandalılar ve İtalyanlar bir süre önce bir ittifak kurmak için çocuklarını evlendirmeye karar verir. İrlandalı Liam, babasının işini devralmaya hazırlanıyor ve Melody, İtalyanların Don'u Orlando Giovanni'nin tek çocuğu. Orlando'nun kanserden ölmekte olduğunu çok az kimse biliyor, bu yüzden Melody, 18 yaşından beri İTALYAN fucking
Acımasızlar
AcımasızlarJ. J. McAvoy · Ephesus Yayınları · 2019713 okunma
Reklam
324 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
Belgesel roman
Z. Livaneli 'nin son kitabını ilgiyle, merakla okudum. Kafamda sorular: II. Abdülhamid gibi tartışma alanı geniş, kimi zaman güncel, tarihi bir kişiliği Z. Livaneli nasıl ele alacak? Hangi döneminde roman gelişecek? Çekişmeli tartışmalar nasıl yansıyacak? Kişiliği ve yaşamını, kurgu ile tarihi olayları nasıl birlikte aktaracak?.... Kitap ilk satırlarında başlayarak Z. Livaneli'nin bu zor görevi ustalıkla, büyük bir sorumlulukla ele aldığını hissettirdi. Okudukça içimden, bu belgesel bir roman, olmalı diyorum. Tamamen belgelere dayalı ama ilginç bir roman kurgusuyla akıcı bir biçimde aktarılıyor! Belki de bu tür romanlar için usta bir örnek olabilir! Konusu, ilginç olaylar vs. daha sonra yayınlanan podcast da Z. Livaneli ile söyleşilerde kendinden dinlenebilir! Benm açımdan, tarihsel bir kişilik ancak bu denli nesnel anlatılabilir, diyorum kendi kendime. Sanki II.Abdülhamid ile iktidardan indirildikten sonra bir söyleşiyi okuyoruz. Olaylar onun açısından, insan Abdulhamid, tarafından anlatılıyor! Elbette kendini savunuş, ama roman bize onun dışındaki değerlendirmeleri de romanın ikinci kahramanı ittihatçı subay Dr. Atıf Hüseyin Bey'in bakışıyla sunuluyor! Roman tarihi kişiliği ne yüceltiyor ne de yargılıyor, bize onu insan olarak tanıtıyor! Okumanızı tavsiye etmiyorum, okumamanız genel kültürünüzde büyük bir eksikliktir! open.spotify.com/episode/2udCcYg...
Kaplanın Sırtında
Kaplanın SırtındaZülfü Livaneli · İnkılap Yayınevi · 20229,8bin okunma
416 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
10 günde okudu
Durgun Don 1.Cilt
Rus Topraklarında bir sürü insanla tanıştım. Dostoyevski, Tolstoy, Gogol ve daha niceleri. Bunlar genelde beni şehirde ve ufacık bir zaman dilimi için de taşrada konuk ettiler. Taşra da Ruslar dışında Kazak halkını da görmüştüm. Ama sadece gördüm. Benim için bu etnik topluluk kapalı bir kutuydu. Mihail Şolohov, nihayet bu kutuyu açıp içindekileri bana sundu. Mihail Şolohov, Durgun Don eseriyle Kazakların kültürlerini, yaşayışlarını, toplumsal ilişkilerini kısaca Kazakları belgesel tadında okura sunuyor. Melehov ailesi üzerinden toplum hakkında bilgi edinirken, bir yandan da Birinci Dünya savaşında Rus ordusunda yer alan Kazakların savaştaki rollerine tanıklık ediyoruz. En üstten yani devlet tarafından inen demir yumruğun Kazakları darmadağın etmesi, ezilen halkın zihinlerine yeni sorular oluşmasına neden oluyor. Köylerinde hasatlarını kaldırırken, birden ne olduğunu anlayamadan savaşa çağrılan Kazaklar kendilerini cephede buluyorlar. Burada Tolstoy'un Savaş ve Barışındaki gibi bir yaşam ve ölüm çizgisi ortaya çıkıyor. Ne ve kimin için savaşılıyor. Gregor Melehov, bu sorulara yanıt ararken aynı zamanda kendisini karanlık bir çaresizlik içinde buluyor. Sadece Gregor değil, kurulan sahra revirlerinde yatan askerlerin suratlarında da sessiz çığlıklar görüyoruz... Yazar için ayrı bir parantez açmak istiyorum. Romandaki coğrafi bölgeyi anlatırken kullandığı tasvirler gerçekten kusursuzdu ve okuyan kişinin zihninin çok ender rastlayacağı lezzetlere sahiptiler. Savaş, çaresizlik ve merhametsizlik altında ezilen köylerinden koparılmış Kazakların hüzünlü hikayesi okunmaya değer değil, mutlaka okunmalı...
Durgun Don - Cilt 1
Durgun Don - Cilt 1Mihail Şolohov · Yordam Edebiyat · 20181,377 okunma
392 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
28 günde okudu
Aytmatov’un son kitabını da nihayet bitirdim. Birbiriyle alakasız gibi duran üç bölümden oluşuyor kitap. Ancak bu hikayelerin kesişim noktaları mevcut ve ustalıkla bağlanmış, flashback sahneleri gibi geri götürüyor sizi. Hikayelerdeki ortak nokta ise dişi kurt Akbar. Yazar başlarda kurdun başına kötü şeyler geldiğini belirtip detay vermiyor, o
Dişi Kurdun Rüyaları
Dişi Kurdun RüyalarıCengiz Aytmatov · Ötüken Neşriyat · 20236,9bin okunma
1016 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
79 günde okudu
Farklı ülkelerden 37 akademisyenin Prof. Dr. Adnan Demircan'ın editörlüğünde, olabildiğince objektif bir yaklaşımla ele aldığı 'Kürtler: Tarih, Toplum, Din' adlı çalışmanın bu sahada önemli bir boşluğu dolduracağına ve bir sonraki çalışmalar için ufuk açıcı ve yönlendirici olacağına inanıyoruz. Bu çalışmanın 1. cildinde Kürt tarihi geniş ve doyurucu bir şekilde işlenmektedir. 2. ciltte ise Toplum başlığı altında Kürtler'de aşiretten toprak ağalığına; hukuk anlayışından kan davasına; kadının konumundan dini hayata; dengbêjlik geleneğinden medreseye ve daha nice konular işlenmektedir. Din başlığı altında ise Kürtler'de İslâm öncesi inançlar, Kürtler'in İslâm'a girişi, Kürtler'de Ehl-i Sünnet anlayışının gelişim süreci, Şiilik ve Kürtler, Yezidilik, Kürtler ve Alevîlik, Kürtler'de tasavvuf ve daha nice konular işlenmektedir. . Kürt Tarihi ve Kürt Edebiyatı, okumalarım da kitap listemi oluşturmam da emek veren kuzenim Onur'a çok teşekkür ederim. Yaklaşık iki ay gibi bir sürede kitabın içerisin de kaynak gösterilen kitap ve makaleleri beraberin de okuyarak tamamladım. Sıradaki diğer kitaplara geçmeden önce "Yurtdışında'ki Kürtler" hakkında izlemem gereken bir kaç belgesel film var. Velhasılı kitapla kalın..
Kürtler
KürtlerAdnan Demircan · Nida Yayıncılık · 20156 okunma
Reklam
248 syf.
10/10 puan verdi
·
5 günde okudu
Elveda Rumeli
"Rumeli" tabirini Balkanlar'ın güney kısmı diye kabaca açıklayabiliriz. Osmanlı'nın hem batıya açılan kapısı hem de batıdaki en önemli kalesi olan bu bölge, bizim Anadolu dışındaki en önemli toprağımızdır. Öyle ki bu coğrafyada hüküm sürebilmek için birçok insanımız yurdundan buralara göç ettirilerek iskan politikası izlenmiş ve kültürel
Rumeli’de Bizden Ne Kaldı?
Rumeli’de Bizden Ne Kaldı?Hasip Saygılı · İlgi Kültür Sanat Yayınları · 201986 okunma
215 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
9 günde okudu
Azledildin!
SPOILER İÇERİR Black Mirror senaryolarına taş çıkartacak cinsten bir eser daha doğrusu şaheser. Her okuduğum kitapta
Hakan Günday
Hakan Günday
'a duyduğum saygı ve
Aytuğ Akdoğan
Aytuğ Akdoğan
'a duyduğum şükran biraz daha artıyor. 3 yaşında bir hayal gücü düşünün 25 yıl sonrasına mektup yazıyor. Annesini babasını öldürmeyi düşünüyor ve uzun çabalar düşünceler sonucunda yokavar
Azil
AzilHakan Günday · Doğan Kitap · 20249,1bin okunma
Yazı; bazen yıkımdır, bazen güç, bazen ise zafer…
Yazıyla insan hayatı arasındaki garip ilişkiyi düşündüm. Yazı doğal bir şey değildi, icat edilmişti, yani uçmak gibi o da doğamızda yoktu. Bu yüzden uçmaktan nasıl korkuyorsak yazıdan da korkuyorduk. Claude Levi-Strauss insanlığın gerilemesini yazının icadına bağlarken haklı mıydı yoksa? (…) Yazı insanın hayatını kararta bilir, onu suçlu gibi gösterebilir, hatta onu mahvedebilirdi. Aynı şeyi bir belgesel görüntü yapamazdı mesela. Çünkü onu seyreden insanlar, bu buluşmadaki sıradanlığı, yüz ifadelerini, dostça şakalaşmaları görebilir ve her şeyin masum bir buluşmadan kaynaklandığını anlayabilirdi. Ama yazı insanların düşgücünü harekete geçirip, en masum hareketlere olmadık anlamlar yüklemesine sebep oluyordu. Gazetelerin ve polisin elindeki en korkunç, en yıkıcı güç de buydu.
Sayfa 367 - DKKitabı okudu
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.