"Aramızda bir yazar var, okumak boynumuzun borcu olsun” dedim ve Mehmet Yılmaz okuma etkinliğine katıldım. Yazarımız etkinliğe katılan yirmi kişiye kitap hediye edecekti, dedim belki o şanslı kişiler içinde bende olurum çıkıp kitap aramak zorunda kalmam. Ama kısmet değilmiş. (Zaten şu çekiliş ya da kura şeysilerinde pek kısmetli sayılmam.
Burada ben okurların (kendimde dahil) kendileri için alıntı paylaştıklarını düşünüyorum. Okudukları cümle kendileri için önemli bir anı çağrıştıran, anlamlı bir cümle olabilir, o yüzden "bu cümle de paylaşılır mı ya?" denilmesini doğru bulmuyorum. Aklıma geldi bir an. Millet bize kanalize olmak zorunda değil :d
Evli her erkek karısını kıskanır. Hatta karısı çirkin bile olsa, hatta karısını sevmese bile kıskanır. Karısı evlilik bağı ile ona bağlanmış, onun olmuştur. Bu durumda erkeğin kıskançlık damarı galeyana gelir, ya karısına veya karısına yönelik harekette bulunan şahsa karşı şiddetle tepkide bulunur. Her evli erkek şarkıdaki "Sana benim gözümle
" +'Bir insanın kendini yazmaya adaması, bütün yaşamını kitaplara dökmesi ve buna rağmen bu kadar az okuru olması; bu korkunç bir durum! Tanıdığım Viyanalı yazarlar için bu, ölümden beter olurdu. Siz buna nasıl dayandınız? Şu anda nasıl dayanıyorsunuz?'
Breuer'in sözlerine karşın Nietzcshe'nin ne yüzünde bir gülümseme ne de sesinde bir değişiklik oldu.Dimdik ileri doğru bakarak, +'Viyananılar için Ringstrasse'nin dışında zaman mekân kavramı olabilir mi? Ben sabırlıyım.Belki iki binli yıllara doğru insanlar kitaplarımı okumaya cesaret edebilir' dedi."
Ardından Nemecsek havuzdan bir su canavarı gibi yükseldi. Zavallı çocuk yine sırılsıklamdı. Bu akşam kaderi böyleydi. Ağlamaklı bir sesle.:
-Benim hayatım bundan böyle hep su içinde mi geçecek? Kurbağa mıyım ben?