Kişinin ölmeden önce ya da ölüm esnasında ve yahut öldükten sonra baygınlık içerisinde olduğu ve ölümün geldiğini hissettiği doğru mudur? Eğer bu doğruysa, o zaman tek kişilik hücremde yaşama mücadelesi veren ben, ölümün hangi merhalesindeyim!
Harameyn imami Ebu Cafer el-Hemadani'nin ölmeden önce Kelam ilmi hakındaki sözleri:
"Ey Ashabımız! Kelâm ilmiyle uğraşmayınız. Eğer ben, kelâmın beni nereye ulaştıracağını önceden bilmiş olsaydım, onunla uğraşmazdım. Ölüm anında da şöyle demiştir: "Derin bir denize dalmış, meğer islam ehlini ve ilimlerini terketmişim, beni menettikleri konulara dalmışım. Şimdi eğer Rabbim bana rahmetiyle yetişmezse benim halim nicedir. Bakın şimdi ben anamın i'tikâdı üzere ölüyorum."
Ona göre, ben ölmeden önce içinde oturmak için kendime bir tabut ısmarlıyordum. Ama onu suçlayamıyorum, çünkü benim kim olduğumu anlama çabalarımın ve varlığımın tüm anlamının, sadece geçmişimle değil, geleceğimle ilgili olasılıkları ve sadece nereden geldiğimi değil, nereye gittiğimi de bilmekten geçtiğini bir türlü anlayamıyor. Labirentin sonunda ölüm olduğunu bilmemize rağmen (ve bu benim her zaman bildiğim bir şey değildi – çok değil, kısa bir süre önce içimdeki ergen, ölümün sadece yaşlı insanlara geldiğini düşünüyordu), şimdi beni ben yapan yolun, labirentte tutturduğum o yol olduğunu görüyorum. Ben bir nesne değil, – pek çok var olma şekli arasında – bir var olma şekliyim ve hangi yolları takip ettiğimi ve hangilerini bıraktığımı bilmek, benim ne olmakta olduğumu anlamama yardımcı olacak.
NEDEN YAZIYORUM
Mensur koşuk olarak kaleme aldığım eserlerimi paylaştığım bir site neden yazdığım ile ilgili bir yazı talep etti.
Çok ilginç cümleler kurmuşum. Paylaşmak istedim.
Hayatta nefes almak kadar önemlidir yazmak..
Yazmakta ki tek amacım yaşadığım toplumun ve insanlığın kulağına aydınlığı fısıldayan metinler bırakmaktır.
Yazın
Şimdi yürüyorum işte, bir adım daha atıyorum, bir adım daha..
Böyle böyle nereye değin gidebilirim?
Ben kendi surumu üfledim.
Ben şimdi ölmeden önce ölmeyi yaşıyorum.
MEÇHUL ŞEHZADE: DELİ KURT
1403 yılının sonlarıdır. Üstü örtülü bir kağnı gecenin karanlığında ilerlemektedir. Genç bir atlı tedirgin bir şekilde kağnıyı yönetmektedir. Kağnıda Yıldırım Bayazıd'ın oğlu İsa Beğ'in eşi Bala Hatun vardır. Bala Hatun hamiledir. Osmanlı sipahisi Çakır Ağa onu sütanasının evine götürmektedir.
Çakır Ağa, İsa
MEÇHUL ŞEHZADE: DELİ KURT
Olay Örgüsü
1403 yılının sonlarıdır. Üstü örtülü bir kağnı gecenin karanlığında ilerlemektedir. Genç bir atlı tedirgin bir şekilde kağnıyı yönetmektedir. Kağnıda Yıldırım Bayazıd'ın oğlu İsa Beğ'in eşi Bala Hatun vardır. Bala Hatun hamiledir. Osmanlı sipahisi Çakır Ağa onu sütanasının evine götürmektedir.