Kitap okumadım da sanki karşımda Yaşar Kemal, onu dinlemişim gibi hissettim. Gerçekten deneme türünde okunacak en güzel kitaplardan birisi.
Yaşar Kemal yoksul halkın durumundan, ezilenin halinden, yobazlıktan, doğanın katledilmesinden, eğitimin kalitesizliğinden yakınıyor kitapta. Yıllar önce söylediği, yakındığı şeylerin günümüzde hiç değişmemiş olması ne acı.
Hep olumsuz şeylerden mi bahsediyor bu adam diyeceksiniz. O da size cevap verecek:
"Ben sevgiden, sevinçten söz açmak istemez miyim, delice, çılgınca, içim taşa taşa, bir sevinçten söz açmak istemez miyim? Ben sevinçli adamım. Bu dünya böyle olmasa, böyle, karanlık olmasa, ben sevinçten taşar coşardım."
O, yaşadığı coğrafyanın yaşadığı zorluklara hiçbir zaman kayıtsız kalmamış, halkın sesi olmaktan gurur duymuştu.
"Bir gün bir konferansta, New Yorkta bana sormuşlardı:
"Sen hep boyuna Çukurovayı mı yazacaksın?"
Çok şaşırmıştım bu soruya. Şöyle karşılık verdiğimi anımsıyorum:
"Yalnız ben mi yazıyorum sanıyorsunuz Çukurovayı, Tolstoy da, Balzac da, Kafim da, Joyce da, Stendhal de, Faulkner da Çukurovayı yazdılar."
Bir kişi kendinden, kendi koşullarından, doğduğu topraktan, altında yaşadığı gökyüzünden, yaşadığı ilişkilerden, zenginleştiği dilden, en küçük ayrıntılardan nasıl sıyrılır da bir başkası
olabilir? Olabilse de niçin?"
Yaşar Kemal'le tanışmak için güzel bir seçenek olacaktır bu kitap. İyi okumalar.