Yusuf hayatında bir gün bile kendinden şüphe etmemişti. Dünyada her şeyi yapabileceğine inanıyor, gelecek günlerden korkmuyordu. Onu üzen bugündü. Devam etmemesi icap ettiği halde sürüp giden bu hayat, onun nefsine olan itimadını da kemiriyor ve içinde şüpheler uyandırıyordu. Bazen kendi kendine:
"Niçin ben hiçbir şey değilim?" diye sorar ve buna kandırıcı bir cevap bulup veremezdi. Kendisinin dünyaya bir iş için geldiğini müphem bir şekilde hissediyor, fakat bu işin ne olduğunu bilmiyor ve etrafında kendisine "Bu benim işim!" dedirtecek bir şey göremiyordu.
Çile ve mihnetin zirve yaptığı bu günlerde Cibril-i Emin, Yusuf Süresi'ni getirmişti; Hazreti Yusuf'un başından geçenleri anlatıyor ve zorluklar karşısında bir mü'minin, mü'mince duruşunu resmediyordu!
Baştan sona Sure'yi okuyunca ashab, rahat bir nefes aldılar:
-Kuyuya atılsak da köle pazarında satılsak da iftiraya kurban edilmek istensek de ve