Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

İlke İçöz

İlke İçöz
@benbirilke
Great escape. Great return!
İnşaat Mühendisi
İstanbul
İnebolu, 4 Şubat
6 okur puanı
Ağustos 2019 tarihinde katıldı
Reklam
Ankara'da doğup büyüyen bir adamın duyup duyabileceği bütün sıkıntıların mimari karşılığı Ankara Adliyesi'dir. Kafka burayı görseydi, "Adamlar yapmış," deyip yazarlığı bırakırdı.
Sayfa 159Kitabı okudu
Aslında bütün kent, insanların diri diri gömüldüğü bir tabuttu. Farklı olan ebattı, yoksa mantık üç aşağı beş yukarı aynıydı. Senin için ayrılan hava bitince ölüyordun, bir daha gömüyorlardı.
Sayfa 144Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Eskiden içtiği Tekel biralarını hatırlayıp Özelleştirme İdaresi'ne ana avrat düz gitti içinden.
Reklam
"Bir bebekten katil yaratan karanlığı sorgulamadan hiçbir şey yapılamaz kardeşlerim
Çocuğun elinden kaçan uçan balon, fotoğrafı çekilebilecek en hüzünlü an.
Sayfa 179Kitabı okudu
Baskıcı rejimler ülkeleri kanser gibi içten içe kemiriyor; yavaş yavaş öldürüyor. Diktatörler, en iyisini ben biliyorum, ülkem için en doğrusunu düşünüyorum, derken aslında, minik bir serçeyi elinde sıkıp istemeden öldüren çocuk gibi; sıka sıka kendi ülkelerini öldürüyor.
Sayfa 146Kitabı okudu
Reklam
Ama iyilik mesela bir direnme biçimi olur yeri geldiğinde, insana insan olduğu için yardım etmek, iyi olmak direniş bazen aslında.
Bir ülkede gerçekten demokrasi yoksa illa resmi adında "demokrasi, halk" gibi kelimeler geçer ya; Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Çin Halk Cumhuriyeti gibi, bir ülke için ne kadar büyüklük, ne kadar kudret nutku atlıyorsa bilin ki, devletin gerçek kudreti konusunda liderin de halkın da kuşkuları vardır. Neye sahip değillerse haklar en çok onu sayıklarlar sanki.
Sayfa 118Kitabı okudu
“Salak herif; bütün bunlardan sana ne? Dünyanın bu bölgesinde ve bu zamanda doğmuş olduğun için önünd çıkan her şeyi mesele yapmanın alemi var mı? Eğer on dördüncü yüzyılda Çin’de doğmuş olsaydın, bambaşka sorunları dünyanın sonu zannedecektin ve yine yanılıyor olacaktın. Beş-on yıl içinde şu tepe duracak sen gideceksin, şu deniz duracak sen gideceksin, hatta şu harap ev duracak sen gideceksin. Bırak bunları oğlum, bırak bu saçmalıkları.”
Tek tavan gökyüzüdür. Gerisi her yerde aynı. Mimarlık bilimdir. Sanat değil. İnşaatlarda kullanılacak demir çubuklarının kalınlığı aynı olduktan sonra binalara aşık olmanın pek bir yararı yok. Şehirler, hele İstanbul gibi ölçüsüzce büyük olanlar, hayvanat bahçesinden farksız.
Hani karar verip artık tanrıtanımaz olmuşsundur ama geceleyin yatağa girince yine de dua etmekten kendini alıkoyamazsın.
Sıradanlıktan geçiyordu kurtuluşumuz. İlk seçimde iktidardaki partiye oy vermeye yemin ettim o an. Yığının içinde olmalıydım. Sıcak tutardı!..
Reklam
Dünyanın en eski mesleği fahişelikse, dünyanın en eski hayal kırıklığı da aşktı...
Sorarlarsa, “Ne iş yaptın bu dünyada?” diye, rahatça verebilirim yanıtını: “Yalnız kaldım. Kalabildim! Altı milyarın arasında doğdum. Ve hiçbirine çarpmadan geçtim aralarından...”
Ama ne olursa olsun, önemli olan tek şey pişmanlıktan arınmaktır. Kendini yalnızlık okyanusuna can simidi olmadan, boğulmak üzere bırakılmış bir insan, içindeki dibe sürüklenirken devirdiği her metrede sonsuz huzuru hissetmeye başlamışken, eğer tek bir salise pişmanlık duyarsa yalnızlığından, tek bir salise tereddüt ederse tercihinden, işte o an kişinin felaketi başlar. Panik acıyı getirir. Bir kuş gibi suyun içinde süzülen vücudu çirkinleşir, gerilir, kıvrılır, kontrolsüzd kasılır. Ve tercih ettiği yalnızlığın içinde kaybolmaktan korkan insanın en büyük acısı olan deliliğin başladığı noktadır. Daracık, nefesin bile zor alındığı, yerin metrelerce altındaki bir dehlizde, tonlarca havayı hatırlayıp nefes almamaya ve kalp krizi geçirecek kadar büyük bir panik yaşamamaya benzer...
Kimse hiçbir yere dönmek istemiyordu o odada. Daha fazla ilerlemek de istemiyorduk. Orası iyiydi. Ne ileri, ne geri... Çünkü şimdiye kadar attığımız her adımda, tabanımız da beynimiz de yanmıştı. İleriye ya da geriye yaptığımız her hareket hatalıydı. Mayın tarlasındaki temiz tek noktada hareketsiz durmaya benziyordu bu. Yıkılana, sıkılana kadar duracaktık hareket etmeden. Acı çekme korkusuyla, ikimiz de parmağımızı kıpırdatmaktan çekiniyorduk.
Hayatım boyunca anne ve babama sigara içtiğimi itiraf etmedim. Defalarca bütün anlayış dolu girişimlerine rağmen, defalarca sağda solda paketler görmüş olmalarına rağmen kabul etmedim asla sigara içtiğimi. Benim için katlanılamaz bir durumdu. Eğer dokuz yaşında bir şeyi yapmıyorsan, sırf yaşlandığın için yapma hakkını nasıl bulabilirsin ki?
Hayatın suyunu içtikten sonra bir gün işememiz gerekecekti.
Reklam
“Birileri hep yeniden kurar bu zavallı İstanbul’u, kimi Aydın’dan gelir, kimi Trabzon’dan, kimi Urfa’dan, ülkenin en güzel kentini yeniden kurmaya soyulurlar. Bu ülkenin çelişkisi tükenmez.”