Akış
Ara
Keşfet
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
Kitap Türleri
Dergiler
Çevirmenler
İncelemeler
Alıntılar
İletiler
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.38.12
Uzun zamandır okuduğum en etkileyici kitap. Bilinçaltının yaşamımızdaki rolünden bahsedilmiş. Bilinç yoluyla inandığımız her düşüncenin bilinçaltı tarafından sorgusuz sualsiz kabul edilişi, yanlış düşünce kalıplarının insan vücudunda nasıl hastalıklara sebep olduğu ve doğru tekniklerle bunun nasıl döndürülebildiği gibi konulara yer verilmiş. Kitap
Merhaba sevgili kitap dostlarım
Bugün size kalemiyle ilk kez tanıştığım bir, yazardan ve eserinden bahsetmek istiyorum. Yazarımız her cümlenizi önemsiyor ve değer veriyor sizlere. Bence bu çok güzel bir davranış.hele bir de kalemi var ki dostlar, Netflix e uyarlasalar 3 sezonluk bir dizi çıkar. O kadar ki güzel.
Kitap hakkında ufak bilgiler vereceğim okumadıysanız henüz mutlaka tavsiye ediyorum.
Yurt dışında çalışan Salih eşini ve çocuklarını bir Alman arkadaşıyla memleketine gelmek için yola çıkar. Kibele yanı bereket tanrıçası olarak bilinen heykelciğin kendi memleketinin topraklarında olduğunu Alman arkadaşından öğrenir. Ve Salih’in köyden çocukluk arkadaşı mirza hud ‘ u arayarak geldiğinde ondan koruma olarak yardım etmesiyle olaylar baş gösterir. Üzücü bir o kadar gerilim ve heyecanlı bir kitap. Sonunda ağlamadan edemedim.
Üzülerek söylüyorum ki bazı yazarlarımızın artık gün yüzüne çıkma zamanı gelmedi mi sizce de ?
Yazarımızın bu eserini kesinlikle okumalısınız. Özellikle polisiye ve gerilim severlere tavsiyemdir.
Hoşçakalın ️
Hep aynı nakarat
Anlatım güzel,dil akıcı ama kitap hep bildiğimiz şeyleri anlatmış.Daha açık ifade etmek gerekirse kitapta yazılan öyküler gerçek hikayelere dayanıyor ve özellikle Turkiye'nin 80'lerden sonraki yakın dönemini anlatıyor.Artik bu hikayelerden vazgeçmek gerekmiyor mu? Sürekli bir tu kaka durumu var ülkeyle ve hükümetle alakalı.Hep aynı sosyalist soylemler halkların kardeşliği...Bu sistem ve insanlık var olduğu sürece dünya üzerinde kimse kardeşçe yaşamayacak güzel kardeşim.O istediğiniz rejimleri ülkenin başına getirdiğiniz gün daha beter olacak her sey.Mevzu derin üzerine bir sürü sosyolojik söylemler diyebilirim ben de.En milliyetsiz en hümanist insanlardan da biriyim ve en eşitlikçi.Ama artık bu edebiyat sıkmaya başladı.Herkes bir gün mutlu olacak edebiyatından ziyade ne yapmak gerektiğini anlatın biraz da.Sizden önceki sosyalist edebiyatçılara bakın.Agzinizda sürekli gezi olaylari, güneydoğu olaylari.Bunlarla ilgili sürüsüne bereket kitap zaten var.Diger ulkelerle çok kıyas var bir de kitapta ve bu beni rahatsız rtti.Arjantin de yaşamak istiyorsan git orada yaşa.Bu ülke hepimizin.Otekilestirmeyi elestirirken en büyük otekilestirme yapan da sizin gibi düşünenler..
Bu uzun öykünün ilk cildi, Kazak kültür ve hayat biçimi işlenmiş. Yalnız bu Kazaklar bildiğimiz Türk boylarından olmayıp, Ukrayna'nın güneyinde varlık gösteren, Küçük Rus diye adlandırılan Kazaklarmış. (Cossaks) Bunlar, erkeklerini savaşta harmanlar, kızgın güneşte kavurur, ormanlarda at koşturarak eğitir, ha babam yiğitlik şenlikleri de babam votka sofralarında dayanıklılık ölçelermiş. Za.. kentini yurt tutmuşlar. Katolik Lehiler bir yandan (Litvanya, Moldovya, belki Polonyalılar), Müslüman Türkler bir yandan (Kırım Hanlığı, Osmanlılar, Tatarlar) sıkıştırıp dururlar, hem kültürlerini hem de dinlerini dayatırlarmış. Bu kazakların etkili dönemleri yanlış hatırlamıyorsam on beşinci yüz yıldır. Moskov Kinezliği, etrafı yakıp yıkarken, sürüsüne bereket Sibirya'ya değin haşin toprakları yurt tutarken, önlenemez güçleri karşısında eriyip giden asya kavimlerine bir çelme de bunlar takıyor. Düzensiz ve disiplinsiz ordusu, yağmacılık, mal alım satımı vb. ilerleyişleri planlanmış orduların sergilemeyeceği vahşilikleriyle kendilerine yol açıyorlar. Buradaki öyküde de bu konulara ucundan dokunduruluyor, şöylemesine üzerlerinden geçilerek hafızayı yardıma çağrıyor. Gogol, pek çok seferinde olduğu gibi, konusu kimilerine kısır gelse de, kalemindeki estetik algısını döşemiş, tatlı mı tatlı, Ulu Tanrı'nın nazarlardan sakladığı bir hünerle okuyucuyu avcunun içine almıştır.
"ve günün birinde, ormanların içinde ve ırmakların kıyısında boş boş yürümekten sıkıldık.
ve orada kalmaya karar verdik. kabileyi ve ortak bir yaşamı icat ettik; kemikten iğne yaptık, dikenden de olta; kullandığımız aletler elimizi uzattı ve ucuna taktığımız sap baltanın, çapanın ve bıçağın gücünü arttırdı.
pirinç, arpa, buğday ve mısır yetiştirdik; koyunları ve keçileri ağıla kapattık; havaların kötü gittiği dönemlerde açlıktan ölmemek için tahıl depolamayı öğrendik.
ve işlenen tarlalarda, geniş kalçalı ve cömert memeleri olan bereket tanrıçalarına taptık. ancak zaman ilerledikçe onların yerini savaşçı erkek tanrılar aldı. bunun üzerine kralların, savaşçı komutanların ve üst düzey rahiplerin başarısını öven marşlar söyledik.
ve senin ve benim sözcüklerini keşfettik ve toprağın bir sahibi oldu ve kadın erkeğin malı oldu ve baba çocukların sahibi oldu.
ne evimiz ne de gidecek bir yerimiz olmadan öylece dolaşıp durduğumuz zamanlar artık çok gerilerde kalmıştı.
uygarlığın sonuçları çok şaşırtıcıydı; yaşamımız eskisine oranla çok daha güvenli, ama çok daha az özgürdü ve artık daha çok çalışıyorduk.
Kitabım isminin söylediği gibi ana konu berekettir. Yazar insan hayatında büyük bir manaya sahip olan bu konuyu bizler için
• Bereketin Tanımı
• Bereketin Anahtarları
• Hayatımızda Bereket
• Bereketin elde edilmesinin önündeki engeller
• Ve Bereketli Topraklar
olarak beş bölüme ayırarak incelemiş ve araştırmıştır.
Okuyanlar aslında bereketin sadece maddi değil manevi olarakta insan hayatında çok derin anlamlara sahip olduğunu ve her küçük bir şeyde rabbimizin bizlere bahşettiği bereketini görebilme-anlayabilme şansına nail oluyor.
