Her yaşam formu doğduğunda sıfırdan başlıyordu. En temiz haliyle. Güçlü ve çok kıymetli aurası ile. Çocuklar bu yüzden her zaman daha güçlüdür. Eğilip bükülebilirler. Düşüp kalkabilirler. İçten kahkahalar atabilirler. Büyürken sahip olduğumuz o enerji bariyeri yaşanılanlarla birlikte darbeler alır. Karanlık yanlarımız, üzüntülerimiz, öfkelerimiz, hayal kınklıklarımız, gerginliklerimiz üst üste binen darbelerle güçlü bariyerimizi aşmaya başlar. Mutsuz bir yaşam sürdürdüğümüz müddetçe bariyerimiz hasar görmeye devam eder.
Kötü beslendikçe, düzensiz bir hayat sürdükçe. Yorgun uykularla. Yetersiz uykularla. Emanet değil de bir kum torbasıymış gibi davrandığımız bedenimizle. Yaşam boyu bütün bu yanlışlar sebep olduklarımız veya olmadıklarımız, bariyerimizi yormaya ve yıkmaya devam eder.
Akıl, beden, ruh, kalp ve zihin birdir. Ve o darbeleri hepsi birlikte alır. Kalbimiz kırıldığında sadece hissettiğimizi biliriz ama bedenimizi nasıl etkilediğini düşünmeyiz. Kötü uyandığımız bir sabah yaşadığımız kas ağrılarının gün boyu zihnimize neler yaptığının farkında olmayız. Bilseydik yapmazdık. Fark etseydik engel olmaya çalışırdık.
Ne olur sizler gibi; Vahyi tanıyabilseydik, sizin ondan aldığınız tadı ve lezzeti bizler de alabilseydik. Vahyi canımızdan aziz bilip, yoluna tüm varlığımızı feda edebilseydik. Vahyin içerisinde taşıdığı insanı değiştirme potansiyelinin ve varlık âlemine meydan okuma gücünün farkında olabilseydik. İlahi kelamın önüne değişmek için oturup, onunla
niçin tanıştırdılar bizi. ama
ne gereği vardı sanki. öyle
daha mutluydum. kim bilir,
öyle daha mutluydun sen de.
aynı vazoya konulmuş, renkleri
uyumsuz, farklı iki mimoza gibi.
ya da yolda
yürürken karşılaşmış birbirini
Bundan daha güzel müjde mi olur?
Merhaba diyorsun telefonda sen,
Sen ki konuşursun derdim mi kalır?
Nasılsın diyorsun telefonda sen...
Bu gece misketi çaldırmaz mıyım,
Başkenti ayağa kaldırmaz mıyım,
Sesini duyup da çıldırmaz mıyım!