ATSIZ'DA ASKERLİK-ORDU-SAVAŞ-DİSİPLİN
31 Ağustos 1962 tarihinde çıkan Millî Yol dergisinin 31. sayısını elimize alınca, İzmirli Türkçü gençler olarak ne kadar heyecanlandığımızı hatırlıyorum. Orta sayfada Atsız'ın "30 Ağustos ve Türk Ordusu" başlıklı yazısı yer alıyordu. Yazıyı defalarca okumuş, birbirimize aktarmıştık. O
ATSIZ'DA DİL VE EDEBİYAT
Dil: Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü mezunu olan ve bitirme tezini, Osmanlı döneminde sade Türkçe akımının öncülerinden Edirneli Nazmi'nin Dîvân-ı Türkî-i Basît'i üzerinde yapan Atsız'ın dil konusundan uzak kalmayacağı ve bu konuya sık sık temas edeceği açıktır. Onun, Türkçe konusundaki düşüncelerine
[Maçka taraflarında bir apartmanın büyük salonu. Karşıda ve orta yerde, bir buçuk metre genişliğinde, kapısız bir geçit. Bu geçit, salonun yarısı büyüklüğünde, son nısfa isabet eden bir iç odaya açılır. Salonun ortasından, iç odanın yalnız sağ köşesi görünür. Bu köşede, kenarları yastıklarla çevrili bir divan, divanın önünde, duvara bitişik bir tabure. Taburede bir abajur. Salonun sağ duvarının ortasında bir kapı. Kapının bir adım ilerisinde, sağ duvara muvâzi bir kanape; kanapenin sağ yanı bir paravanaya dayalı. Salonun cephe- sinde ve sağ köşeye yakın bir yerde antreye açılan ve paravananın arkasında kaldığı için görünmeyen bir kapı vardır. Her tarafa serpilmiş koltuklar, iskemleler, sigara masaları vesaire. Salonun sol duvarı ortasında, kocaman bir endam aynası.]
Atsız "arada sırada" şiir yazardı. "Şiir Kadrosu" bölümünde de görüldüğü gibi bazı yıllar hiç şiir yazmamıştır. Ömrünün son otuz yılında yazdığı şiirlerin sayısı sadece 14'tür. Aynı bölümde çok şiir yazdığı yıllar da görülmektedir. 1931-1933'te 19, 1944-1945'te 10. Yani 54 şiirinden 29'unu sadece anılan 5
Tehlikeli bir iştir bu.
İnsanları yaratmak ve onların hayatlarına son vermek tanrısal bir sıfattır ve adam öldürmek Tanrı'nın böyle bir sıfatı birinci elden, doğrudan üstlenmektir. Bu tanrısallaşma anını zayıf nefisli insanlar hemen unutmazlarsa acziyetlerine yenik düşerler ve insandaki kibir hiç olmadığı kadar şişer. İnsanoğlunda şehvetin, seksin, şarabın yapamadığı kadar müthiş bir tahribat yapar.
Ademoğlu artik tanrıcılık oynamaya başlamıştır.
GECEYE KARŞI MÜDAFAA
I
Hayır, ben varım, yalnız ben,
İster dursun, ister aksın suları.
Bana başka başka şekiller gösteriyor,
Vücudumun sonsuz arzuları.