"Bir denizin sahildeki kumları alıp götürmesi gibiydi geçen zaman,
Yavaş ve acımasızca ağırdı...
Sonra bir Eylül ayında esen rüzgâr kadar sıcaktı varlığın,
Oysa yokluğun ürpertiden ibaret...
Unuttuğu bir şey var hayatın,
Eylül'de Deniz bir başkaydı..."
”Oysa hiçbir hayal boşa kurulacak kadar değersiz değildi. Aksine bir insanın hayal
Şiir, dışavuramadığımız duygularımızın başkaları tarafından en vurucu şekilde yazıya dökülmüş halini bulduğumuz edebi türdür benim için. Sevdiğin bir kitabı okurken her cümlede kendini bulamazsın genel olarak bir olayı takip edersin; bir bölümde aktarılan bir düşünce ve sözde birden kendini bulursun. Ama şiir bence öyle değil. Sevdiğin bir şiirin her cümlesinde kendini bulursun. Ve dolaylı olarak şiirin şairinde de kendini bulursun.
Nazım Hikmet'in şiirleri benim için o türden şiirlerdir.. Ki Nazım Hikmet'in yeri bende her zaman başkadır bunu bilen bilir. Acısını, sevincini, kızgınlığını, kırgınlığını, aşkını, özlemini, memleket sevdasını ifade ediyor Nazım Hikmet şiirlerinde. Kalbinde dile getirmek istediği duygularını şiirle dile getirmiş ifade etmiş.
Şiir kitabı yorumlanmaz genelde ama şiirin ve Nazım'ın benim için ne ifade ettiğini dile getirmek istedim. Lafı daha fazla uzatmadan sözü Nazım Hikmet'e bırakalım;
"Yani öyle ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
yetmişinde bile, mesela zeytin dikeceksin,
hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için.."
Nazım Hikmet şiirlerinde insanın kendini bulduğu ve yalnız hissetmediği mısralar vardır. Benimki "Mavi Gözlü Dev, Minnacık Kadın ve Hanımlleri"
_Kanatsız uçmaya kalkışma!
_Ham, pişkinin halinden anlamaz; öyle ise söz kısa kesilmelidir vesselâm.
_O, kırmızı güldür, sen ona kan deme. O, akıl sarhoşudur, sen ona deli adı takma!
_Hakiki olan vaadleri gönül kabul eder; içten gelmeyen vaadler ise insanı ıstıraba sokar. Kerem ehlinin vaadleri görünen hazinedir; ehil olmayanların vaadleri ise
“Gogol dedik çıktık yola
Don Kişot’la kurduk oba
Palto’suyla Burun’uyla
Sen ne büyük adamsın Gogol Amca”
Merih B.
“Burnumuzun ucunu görecek durumda değilken, burnumuzun dikine giderek, Rus edebiyatına burnumuzu sokalım dedik. 'Büyük Burnu', pardon
Benim için şiirler bir başkadır, ne zaman bir şiir okusam içim hüzünlenir, kalbim bir başka atar. Benim dünyamın en güzel şairlerinden biri de Ümit Yaşar Oğuzcan oldu. Turgut Uyar, Nazım Hikmet, Özdemir Asaf ve daha nice usta isimler… Hepsi birbirinden özel olsa da ben Ümit Yaşar Oğuzcan’ın şiirlerini hep bir başka okudum. Belki de şairinin acılarını en derinlerine kadar barındırdığından bu kadar dokundu mısraları bana ama bu kitabı sekiz sene önce ilk okuduğumda ne hissettiysem bugün de yarın da, elime alıp her okuduğumda yine aynı şekilde hissediyorum. Ah güzel şair, haketmeyen bu dünyaya böyle güzel cümleler armağan ettiğin için teşekkürler…
Benim için şiirler bir başkadır, ne zaman bir şiir okusam içim hüzünlenir, kalbim bir başka atar. Benim dünyamın en güzel şairlerinden biri de Ümit Yaşar Oğuzcan oldu. Turgut Uyar, Nazım Hikmet, Özdemir Asaf ve daha nice usta isimler… Hepsi birbirinden özel olsa da ben Ümit Yaşar Oğuzcan’ın şiirlerini hep bir başka okudum. Belki de şairinin acılarını en derinlerine kadar barındırdığından bu kadar dokundu mısraları bana ama bu kitabı sekiz sene önce ilk okuduğumda ne hissettiysem bugün de yarın da, elime alıp her okuduğumda yine aynı şekilde hissediyorum. Ah güzel şair, haketmeyen bu dünyaya böyle güzel cümleler armağan ettiğin için teşekkürler…
Bazı kitaplar vardır, her okuduğunuzda ruhunuzda yeni dehlizler açarlar, sizi farklı duygularla baş başa bırakırlar ve aklınızda tutunma katsayıları diğer eserlerden her zaman daha fazladır. Benim içinde bu özel duyguları barındıran bir kitaptan bahsetmek istiyorum bu yazımda…
Sabahattin Ali denince akla gelen ilk kitabı elbette ‘Kürk Mantolu
Kürk Mantolu Madonna, Nazım Hikmet, Can Yücel, Özdemir Asaf, Titanic, “Sen Gel Diyorsun”, adlı şarkı, avukatların klasik tehdit edilmesi, Türk filmlerindeki ya da yaz dizilerindeki klasik olan otobanda otobüs durdurup meraklı bakışlar eşliğinde içindeki kızı otobüsten indirme, hast.koridorunda “senin yüzündeeeen” diye adamın göğsünü yumruklama,
Dr.Jivago’nun Kehaneti
“Yürüyor, yürüyor ve ˂Ebedi Hatırayı˃¹ söylüyorlardı; söylemelerine ara verdiklerinde ayaklar, atlar, rüzgarın sesi sanki bir nakaratmış gibi ilahi'yi sürdürüyorlardı.”
Boris Pasternak’ın Dr.Jivago adlı romanı bu cümle ile başlıyordu. Roman, müthiş Rusya doğa manzaralarının yanı sıra, 1917 Ekim devriminin yaşandığı