Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Hissettiği kalp kırıklığını gizlemeye çalışan insanlar farkında olmadan yüzüne bir güçlülük maskesi takar. Fakat bu o kadar nankör bir maskedir ki duygularınızı açığa çıkarabileceğinizi düşündüğünüz ilk anda yüzünüzden kayıp düşer, milyarlarca parçalara ayrılır."
Söz Taşıyan = Odun Taşıyıcı
Denildiğine göre,söz gezdirenler, koğuculuk yapanlar,şeytanın verdiği zarardan çok daha fazlasını verirmiş.Çünkü şeytan görevini hayal ve vesvese yoluyla yaparken koğucular bunun alenî ve hatta yüz yüze yaparlar.Yüce Allah bir ayet-i kerimesinde "Odun taşıyıcı" (Tebbet 111/4) demiştir.Tefsir âlimleri Ebû Leheb'in karısının yaptığı bu işten, yani odun taşımadan maksadın, koğuculuk ve söz taşıma olduğunu söylemişlerdir.Koğuculuğun,odun diye adlandırılmasına gelince, koğuculuk düşmanlık ve savaş sebebidir.Odun nasıl ateşin alevlenmesi için bir sebepse koğuculuk da düşmanlığın ve fitnenin sebebidir.
Reklam
Yüreğinin sesine ve doğanın çağrısına uymaya razı. Fakat acele etmekten kaçınıyor. Çünkü o günün, uzun bir hazırlıktan sonra yapılan büyük bir ayin gibi olmasını, bu ayine yalnız bedenlerinin değil, ruhlarının da katılmasını istiyor.
Sayfa 84 - Bilgi YayıneviKitabı okuyor
Kemal Tahir ve Devlet Ana
Devlet Ana yine tarihsel bir roman olmakla birlikte yazarın diğer tarihsel romanlarından ayrılır, ama çok daha eski bir çağı konu edindiği için değil, tür bakımından ötekilerden farklı olduğu için. Yakın geçmişe ait dönemlerin seçildiği, özellikle Kurt Kanunu, Yorgun Savaşçı ve Yol Ayrımı'nda yazarın kaygısı tarihsel doğruluktur ve bundan ötürü tarihsel olaylara ve belgelere öylesine abanır ki yer yer sanatsal sorunların ikinci plana atıldığı bir belgesel gerçekçiliğe yönelir. Devlet Ana'da ise başkadır Kemal Tahir'in amacı. Kendinin de söylediği gibi, Türkiye'de çökmüş bir imparatorluğun yarattığı aşağılık duygusunu silmek ve Osmanlı insan tipini, onun erdemlerini, devlet kurma yeteneğini belirtmek ister. Yani tarihsel doğruluktan çok ideale yönelir ve bundan ötürü romans özellikleri ağır basan bir anlatı yazar. Göreceğimiz gibi kurgulamada ve kişilerin çizilişinde bu idealleştirme kaygısı apaçık ortadadır.
Sayfa 211 - İletişim Yayınları, 7. Baskı, 2001, İstanbulKitabı okuyor
Kabz-Bast tesellisi
Kalp grafiğindeki iniş ve çıkışların çokluğu kişinin hayatta olduğunu gösterdiği gibi musibetler nimetleri, sevinçler hüzünleri takip ediyorsa, bu canlılık alametidir. Aksi halde insan manevi bir felç geçiriyordur.
Yunus’un “Bir gölgelikte bir vakit dinlenmek gibidir.” dediği dünya hayatında niyeydi ki bu telaş?
Reklam
[••“Ama ben bu kadar acıyı sen de başkalarına benzeyesin diye çekmedim. Sana kırgın değilim, yalnız attığın her yanlış adım dünyamın bir sütununu deviriyor. Dünyamın, yani senin dünyanın.”••]
Sayfa 120 - İletişim Yayınları
Gıybetin Çeşitleri : Gıybet dört türlüdür
• Küfür sayılan, • Nifak (münafıklık) sayılan, • Günah sayılan, • Mübah sayılan gıybet. Küfür olan gıybet : Bir kimse müslüman kardeşini çekiştirmeye, gıybetini yapmaya başlar. Kendisine, "Gıybet etme!" denildiğinde, "Bu gıybet değil; ben doğruları söylüyorum" derse, adeta Allah'ın haram kıldığı bir şeyi helal saymış gibi olur.Allah korsun Allah'ın haram kıldığını helal saymak küfürdür. Nifak sayılan gıybet : Bu gıybet çeşidi de,gıybetini yaptığı kişi belli olmasına rağmen bunu isim vermeden yapmaktır.Halbuki herkes bununla kimin kastedildiğini bilmektedir.Gıybet yapan kişi,isim vermemek suretiyle adeta kendisinin takvalı biri olduğunu göstermek ister.Bu ise münafıklıktır. Günah olan gıybet : Bu da isim vermek suretiyle ve de günahını bile bile gıybet yapmaktır.Bu kişinin tövbe etmesi gerekir. Mübah olan gıybet : Bu, alenen günah işleyen veya bidat sahibi birinin yaptıklarını insanlara anlatmaktır.Bunun yapılmasında sevap dahi vardır.Çünkü insanlar o kimsenin durumunu bildikten sonra ondan uzaklaşırlar.Nitekim Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Kötünün kötülüklerini anlatınız ki,insanlar o kimseden sakınsın, korunsun "
"...Yaşama amacı; benim amacım, hedeflerim, yaşamayı anlamlı kılan her şey, hepsi şu anda bana çok saçma geliyor. Bu saçmalıkların peşinden nasıl koştuğumu, bir daha ele geçmeyecek bir hayatı bunlar için nasıl harcadığımı düşündükçe korkunç bir ümitsizlik çöküyor içime.”
Belki de hepimiz farkında olmadan sürekli bir şeyler görüyoruzdur. Belki de görme yetimiz bize bilinçli olarak farkına vardığımızdan daha fazla bilgi aktarıyordur, görsel dünyamız da bizim vakıf olabileceğimizden daha çok bilgi ve ayrıntıyla dolu, daha zengin bir dünyadır. Buradan hareketle, eğer beynimize farkında olduğumuzdan daha fazla bilgi aktarılıyorsa, bu görsel dünyamızın ancak bir kısmının farkında olduğumuza ve deneyimlediğimiz şeyin kısıtlı olduğuna işaret eder; çevremizin bütününü deneyimlemediğimizi, gerçekliği tam olarak idrak edemediğimizi gösterir.(...) Her bir insanın dünyayı algılama şeklinin tamamen farklı olduğunu gösteriyor.
Sayfa 161 - Metis BilimKitabı okudu
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.