Dervişe somuşlar. "İnsanın başına gelecek en güzel nasip nedir?" Derviş demiş ki: "Herkesin bir şeyler anlatmak istediği şu yalan dünyada, seni dinlemek isteyen birine rastlamaktır."
Vaktiyle bir derviş berbere gidip: Vur usturayı berber efendi, der. Berber dervişin saçlarını kazımaya başlar ve diğer tarafa usturayı vuracakken, mahallenin kabadayısı içeri girer. Doğruca dervişin yanına gider, başının kazınmış tarafına sert bir tokat atarak: - Kalk bakalım kabak, kalk da tıraşımızı olalım, diye bağırır. ‘Dövene elsiz, sövene dilsiz’ olan, halktan gelen her şeyin Hak’tan geldiğine inanan derviş, sabreder. Fakat kabadayının tıraş esnasında da dili durmaz, sürekli alay eder derviş ile: ‘Kabak aşağı, kabak yukarı.’ Nihayet tıraş biter, kabadayı dükkandan çıkar. Henüz birkaç metre gitmiştir ki, kontrolden çıkan bir at arabası yokuştan aşağı hızla üzerine gelerek kabadayıyı altına alıp sürükler. Kabadayı oracıkta feci şekilde can verir. Berber dervişe bakar, sorar: - Biraz ağır olmadı mı derviş efendi? Derviş düşünceli bir şekilde cevap verir: - Vallahi gücenmedim ona. Hakkımı da helal etmiştim. Gel gör ki, kabağın da bir sahibi var. O gücenmiş olmalı! O ki Allah c.c ♥️ Bu kıssayı o kadar çok seviyorum ki, istiyorum ki herkes hissesini alip kendini kabağın sahibine emanet etsin. Uğradığınız haksızlığın hesabını soramadığınızda üzülmeyin! Bazı hesapları sorma kuvveti ve kudreti yalnızca ALLAH'a aittir... Ne demiş
Yunus Emre
Yunus Emre
; Olsun be aldırma, Yaradan yardır. Sanmaki zalimin ettiği kârdır. Mazlumun ahı indirir şâhı. Herşeyin bir vakti vardır. Sanma ki seni üzenler kârda, sen zarardasin.Bak ne diyor Allah azze ve celle; "sabredenlerin mükafatını, yapmakta olduklarının daha güzeliyle vereceğiz" (Nahl/96)
Reklam
13. Aslına huuu... Nesline huu!..
Vakti zamanında bir hükümdar, vezirlerine şöyle bir emir vermiş:  — Tebaamdan bana Hızır Aleyhisselâm'ı bulup getirecek bir kul var mıdır, araştırılsın!..  O günden tezi yok memleketin dört bir yanına tellâllar çıkartılmış. Ancak kimsenin bu işe cesaret ettiği yok! Meğer devlet elinin erişmediği uzaklarda bir yerde pek yoksul bir ihtiyar
Kul hakkı mı olsun? Allah hakkı mı?
Üç çocuk cevizleri paylaşamıyormuş, kavga ederlerken yanlarından bir dervişin geçtiğini görüp ondan yardım istemişler: "Amca bu cevizleri bize paylaştırır mısın?” "Kul hakkı mı olsun? Allah hakkı mı?” diye sormuş bilge. "Tabii ki Allah hakkı" demiş çocuklar. Onun adaletinin ne kadar şaşmaz olacağını bilerek. Derviş çuvaldan bir avuç ceviz almış çocuklardan birine vermiş, birine geri kalan tüm çuvalı vermiş, diğerine dönmüş, "Sana hiç yok" demiş ve uzaklaşmış. Aslında bu kadar net, dönün bakın dünyaya, Allah'ın böyle dağıttığını göreceksiniz. Yoksa hiç engelli olmazdı, yoksa aynı yaşta ölürdük, yoksa... O kadar çok şey sayarsınız ki yoksa diye. isyan etmek de elinizde, sahip olduklarınızın farkında olup, "Tamam buymuş arkadaş" deyip mutlulukla yürümek de.
Sayfa 158 - Elma YayıneviKitabı okudu
Onun içindir ki iki cihan güneşi Muhammed Mustafa, 'Kendini bilen Rabb'ini bilir' buyurmuştur. Nerede bir damla varsa ummana koşar. Her damla ummanı özler; her parça bütününü arar. Âlem Âdem içindedir, Âdem de âlem içinde. Dervişin marifeti kendini silmek değil kendini bilmekledir." Aslanlı Tebessüm Sultan demiş gibi, "Derviş her ne ararsa kendinde aramalıydı."
Sayfa 201Kitabı okudu
Bu dünyada her şey geçici, hiç belli olmaz, bu da geçer
Bir zamanlar bir Derviş, uzun süre yolculuk ettikten sonra, yorgun argın bir köye varmış. Köylülere yatacak yer ve yemekleri olup olmadığını sormuş. Köylüler de “beyim biz fakiriz” deyip, Şakir’in çiftliğini göstermişler. Şakir bir sürü sığırları olan zengin bir adammış. Dervişi misafir etmiş. Derviş güzelce yemiş, içmiş, dinlenmiş. Giderken de
Reklam
377 öğeden 331 ile 340 arasındakiler gösteriliyor.