Dili çok güzel, sade ve akıcı. Altı çizilecek ve alıntı yapılabilecek yığınla satır dolu bir kitap. Şahsen ben okumaktan büyük keyif aldım, yaşamın her alanından izler buldum. Hiç bitmesin istediğim “Bir Delinin Senfonik Dokundurmaları” isimli şiirini aşağıya alıyorum.
-Sevgi,
Kilidi olmayan tek hazinedir.-
-Sevgisiz kalp ışık girmeyen mabet
“Sabahattin Ali kanaatimce son neslin hikâyecilerinin en kuvvetlisidir.”
Reşat Nuri Güntekin
UYARI: Burdan itibaren okuyacaklarınız Sabahattin Ali’yle ilgili çokça bilgi içermektedir. Şayet spoiler yemek istemiyorsanız ( hoş biyografinin neresi spoiler olabilir zaten her şey her yerde yazıyor neyse)
.................. Gidip şu işaretten
Çözmemiz gereken çok önemli bir şey vardı. Neydi o şey? Hayat…
Hayatın getirdiği kapalı paketin içinden ne çıkacağını bilmiyorduk ki açmaya da korkuyorduk bu yüzden. İçinden güller mi çıkar, bir saatli bomba mı belli değildi.
İnsan; hayalleri, ümitleri, kavgaları, acıları, hüzünleri, kayıpları, kazançları ve hatıraları ile yaşayamaz mıydı? Yaşamı; yazıyla, kışıyla, gündüzüyle, gecesiyle, inişiyle, çıkışıyla hep bir bütün olarak görmeliydik ki şevkimiz kırılmasın!
Mutluluk istemeyen biri var mıdır? Hiç yoktur.
Toprağa gömülen hangi tohum filiz vermezdi ki! Ruhunun toprağını çapalayan, yabani otlardan temizleyen, taze taze fidanla dikebilen insanlara ne mutlu öyleyse!
Kendi düşünce tezgâhımızda kurduğumuz mutluluk ve huzur dolu sarayları yine kendimiz aydınlatmak zorundaydık; bir mumla, bir fenerle yahut yıldızlarla.
Umut lazımdı birazcık! Umut, ama tek başına değil, yanına mutlaka gayreti de alacak ki hangisi yorulursa diğeri onu sırtında taşıyacak!
Bu tam olarak bir inceleme değildir
Genel açıklama
Aslında kendimi hiç bir zaman inceleme yazacak kadar donanımlı hissetmedim, muhtemelen bundan sonra yazacaklarım da tam olarak inceleme olmayacaktır, daha çok kitabın bende bıraktığı etki hakkında yazmakla başlayacağım.
İster kitaplar hakkındaki, isterse de genel duygu ve düşüncelerimi pek ifade edemem ancak şuanda yaşayan ve benimle benzer duyguları ve fikirleri taşıyan insanlarla etkileşimde olmanın yollarından biri anlatmaktan geçtiği için bir yerden anlatmaya başlamak kararını aldım(yani benim için anlatmak bir ihtiyaç değil iletişim aracıdır). Ve edebiyatı Sabahattin Ali ile sevdiğimden benim için özel bir yazar. Bu yüzden de ilk incelememin de Sabahattin Ali kitabı olmasını istedim.
Aslında bütün Sabahattin Ali kitaplarını almak ve öyle okumak gibi bir planım vardı ve pdf'ten okumaya kıyamıyordum, fakat hem maddi durumum hemde önceliğim açısından şuan için bu pek mümkün olmadığından şimdi okuma kararı aldım.
Kitap hakkında
Kitabın bir kısmını 2 sene filan önce okumuştum ve eğer pdf'ten değil kitaptan okumuş olsaydım çizilmedik yerini bırakmazdım diye hatırlıyorum. Fakat bu seferki okumamda aynı duyguyu tadamadım. Mektupları yazanın bir yazar olması, üstelik Sabahattin Ali olması bende mektuplarının genelinin naif, sevgi dolu ve kitap gibi mektuplar olacağı izlenimini yaratmıştı, fakat çoğunluğu neredeyse gündelik konuşmalar. Ancak eşine ve kızına her defasında hitap şekli gerçekten çok naif ve güzel.
Mektuplar içinde en çok ilgiyle okuduklarım ölümüyle alakalı olduğu için markopaşa'yı çıkarttıları dönemde yazılan mektuplardı.
Bu aralar okuyasım yok. Bu aralar dediğim, çarşambadan beri. Aslında yeni öykücülerdi gözüme kestirdiklerim, yerlilerden, okur, anasını ağlatır, en az 10 öykü kitabı bitiririm niyetindeydim. Olmadı.
Bodrum'daydık. Senesini unuttum. Keçiboynuzu alırım niyetine köylülerin kurduğu pazara gitmiştim. Zelo, kızım, daha 5 yaşında bile yoktu. Terlemiş