Ruhumu bedenimden azat etmek istiyordum, nefes sayım bitsin ve bir an önce melekler beni başka bir dünyaya taşıyıp, buradan kurtarsın. Artık yaşamak denen şey bana anlamlı gelmiyordu. Gözlerim ya bileklerimde geziyordu, ya da boğazımda. Çekmecede bir bıçak, dolapta koca bir halat vardı. Ya kesecektim bileklerimi kanım akacaktı, ya asacaktım kendimi kanım donacaktı. Son sigaramı keyifli içmek için dışarı çıktım. Bir sigara içimlik ömür biçmiştim kendime. Sigaramı yaktım ve havayı dumanla doldurdum. Çektim, çektim ve çektim. Son bir nefeslik kaldı. Eve doğru yönelmiştim, tam kapıdan içeri girecektim ki burnuma bir koku takıldı. Kapattım gözlerimi, çektim rüzgarla burnuma dolan kokuyu. Kafamı çevirdiğimde seni gördüm. O an hayat yeniden başladı benim için, hayatta ilk defa yaşama sevinci hissettim. Sen benim intiharla gelen yaşama sevincimdin. Azraili misafir edecektim fakat önce sen geldin. İyi ki geldin… Seni sevmek ruha iyi gelen en iyi ilaçtır. Yüreğimde açan gülleri her gün sulamak boynumun borcudur. Bir gün beni fark etmen dileğiyle…
zaman asla çocukluktaki gibi hızlı geçmez, bir saat başka hiçbir zaman o denli kısa gelmez. her şey açıktır, sağa sola koştur, şunu bunu yap ve bir bakmışsın güneş batmış, alacakaranlıkta kalakalmışsın, zaman bir set gibi çekilmiş önüne; hayır olamaz, saat dokuz mu olmuş? fakat zaman asla çocukluktaki gibi yavaş da geçmez, bir saat başka hiçbir zaman o denli uzun gelmez. açıklık ortadan kalkınca sağa sola koşamazsın, hem düşüncelerin hem de gerçekliğin önüne bir set gibi çekilir, zaman, içine kapatıldığın bir hücreye dönüşür. gideceği yere varmayı iple çeken bir çocuk açısından, avucunun içi gibi bildiği bir yolda bir saat boyunca arabaya kapatılmaktan daha kötüsü var mıdır? hem de sigara içen iki ebeveynin duman altı yaptığı küçücük arabada, arkadaki çocuk her kımıldadığında dizi şoför koltuğuna çarptığı için ona kızan bir babayla?
Sayfa 150 - Monokl yayıneviKitabı okudu
Reklam
Dilencinin Böylesi
Olay Kanada'da geçiyor... Eh yâni! Sabaha kadar da burada duracak değildim ya! İstemeye istemeye dükkânı terkettim. Otele kadar olan beşyüz metrelik uzaklık gözümde büyüyordu. Henüz bir yirmi otuz metre kadar yürümüştüm ki geniş kaldırımın yol tarafındaki bir kanapenin üzerinde simsiyah sakallı, dilenci kılıklı biri dikkatimi çekti. Bütün
Sayfa 94 - Kubbealtı NeşriyatıKitabı okudu
Düşün ki..
Kulaklarım adını hiç duymamış Ve hiç tekrar etmemiş, isminin ilk hecesini, Yalçın kayalarda akislenen seda gibi Düşün ki, Düşüncelerimde hiç olmamışsın sen Uğultusu avuçlarımda kalan rüzgar gibi geçmişsin. Ay ışığına hasret yakamozlarının vuslatıymış, Tam yerine ve tan yerine vuran o umutlarının gölgesi... Düşün ki, Bir sigara içimlik
Bu kadar. Bütün hikaye bu kadar. Özeti de şu: Allah aşkına bırakın büyük insanlık ideallerini vs. zımbırtılarını. Herkes herkesin bir sigara içimlik kadar umurunda. Bir sigara içimi üzülüp bir sigara içimi dertleniyor sonra sigaramızı söndürüp boktan heveslerimizin peşine takılıp yanı başımızdaki insanların trajedilerini süratle unutuyoruz, hepsi bu.
bir sussak nasıl da güzel duyumsayacağız birbirimizi kimbilir; seslerin kıyıcılığı, sözlerin inciticiliği arasında kalmışız.. susamadık seninle bir sigara içimlik olsun; sesimizi yitirip, iç sesimizi uzatıvermek isterdim avucumuza.. ergür altan
Reklam
135 öğeden 101 ile 110 arasındakiler gösteriliyor.