Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.31
Evet uzun bir süre sonra bu kitap bitti. Neden uzun sürdü ? Kendime bu soruyu defalarca kez sordum ve bir anlam da çıkaramadım açıkcası. Beni boğdu, çok uzadı... Gereksiz 100 sayfa var kitapta. Bunlar sanırım başlıca sebepler. Kitap ise; hani netflix'de bazen boş boş gezeriz izleyecek bir şey bulamayız o anda önerilenler kısmında iskandinav polisiyesi dizileri görürsünüz, tıklarsınız izlersiniz. İlk 2 3 bölüm sarmaz, sonra açılır sonra tekrar bayar.. Bence bu örnek bu kitap için muazzam. Uzun bir süre iskandinav eserlerinden uzak duracağım.
Herkese merhaba. Bir İskandinav polisiyesi olan Tavşan Avcısı, Joona Linna serisinin 6. kitabı. Benim de yazardan okuduğum ilk kitap oldu. Serinin her kitabında farklı olaylar işlense de karakterleri tanıma açısından sırasıyla okumak daha mantıklı bence. Ben son kitapla okumaya başladığım için açıkçası biraz pişmanım. O yüzden en kısa zamanda
Camilla Läckberg uzun zamandır tanışmak istediğim bir yazardı. Malumualiniz İskandinav polisiyesi giderek bir numaraya yerleşiyor. Tess Gerritsen'den sonra takip edeceğim bir gerilim kraliçesi daha oldu.
Olaylar İsveç'in sakin bir tatil kasabası Fjällbacka'da 2003 yılında geçiyor. Bulunan bir genç kadın cesediyle başlayan soruşturmanın en ilginç tarafı cesedin, 1979 senesinde kaybolan iki genç kadının iskeleti üzerinde olmasıdır. Üstelik ölen üç kadında da yara izleri ve kırıklar aynı şekildedir. Bu polisleri çok şaşırtır çünkü o zaman yapılan soruşturmada tek zanlı bulunmuş o da soruşturma sırasında intihar etmiştir. Dolayısıyla yaraların biçimi ve kırıkların sıralaması aynı olması akla ölen zanlının aslında ölmediğini düşündürür.
Olaylar dönüp dolaşıp zanlının ailesi olan Hult'ların etrafında düğümlenir.
O sırada bir genç kız kaybolur. Olayla bağlantısı olduğunu düşünen soruşturma amiri Patrik ve ekibi zamana karşı yarışa girerler.
Jenny diğerlerinin akıbetine uğramadan bulunabilecek midir? Karakolda yaşanan bazı olaylar soruşturmaya ne derece zarar verebilir?
Vaizin ve oğullarının ailesindeki sırlar neler?
Patrik, eşi ve kız kardeşinin olayları bir sonraki kitapta devam edecek gibi görünüyor, yani umarım. Kadına şiddet en medeni ülkede bile maalesef kendine yer buluyor.
Läckberg okumaya devam.
"Vayyy ,be!" Ben ne okudum dedirten,sonu ile ilgili kafamda hala soru işaretlerinin kaldığı çok nitelikli bir suç romanı "Bir Yazarın Ölümü".
Isveçli polisiye, suç romanlari yazari Hakan Nesser'den okudugum ikinci kitap. Ilk kitap bu kadar çarpmamıştı ama bu gerçekten çok iyi.
Üç yıldır kayıp olan karısının sesini bir radyo programında duyan cevirmen yazar David hem onun peşine düşer hem de öldürülen yazar Rein'in kendisininde basılmasını istemediği son romanını başka bir dile çevirme isini alır. Çevirirken farkeder ki in kendi yaşamı ile yazılanlar arasında dikkat çekici paralellikler vardır. Ağırlıklı olarak monolog şeklinde yazılan roman tam bir ic cozumleme metni. Ancak bu kitaba sürükleyiciliginden bir şey kaybettirmiyor.Sonu hiç ummadığım şekilde biten roman tam bir Iskandinav polisiyesi örneği.
2018'de filmi de çekilen kitabi okuyunSonra da izleyin
Karmaşık diyaloglardan uzak, sade ve anlaşılır bir dilde yazılmış klasik bir iskandinav polisiyesi. İlk kez okuma fırsatı bulduğum yazarın tarzını İzlandalı polisiye yazarı Arnaldur İndridason'a benzettim. Uzunca bir süredir iskandinav polisiyesi okumadığımdan kitap bana iyi geldi. Konu pek heyecan verici değildi ve bazı bölümler daha ustaca yazılabilirdi ancak ben kadın dedektifimiz Louise'yi çok içten buldum. İlk kitabı Unutulan Kızlar'ı okuduktan sonra bu kitabı okumanızı öneririm çünkü ilk kitaba göndermeler oldukça çok.
Merhabalar harika bir İskandinav polisiyesi önerim ile başlamak istiyorum. Harry Hole serisinin ilk kitaplarından birisi olan Kızılgerdan adlı roman, içerisinde hiç dinmeyen bir merakla sırlarla ne olacak nasıl olacak nasıl bir yol izleyecekler diyerek kendini bitmez bir heyecanla okuttu. Jo Nesbo kitapları okuyanların iyi bildiği üzere Harry Hole harika bir polis ( bu karaktere aşırı hayranım nedense) delişmen, uçarı, deli dolu olsa da yüreğindeki o merhamet insanı gerçekmişçesine kendisine hayran bırakıyor. Harry övgüsünden sonra kitabın konusuna gelmek gerekirse; Harry Hole zor bulunan özel bir suikast silahının ülkeye gizli bir şekilde sokulmuş olduğu haberini alır. Bu arada İkinci Dünya Savaşı cephelerinin birinde bulunmuş eski bir Nazi sempatizanı boğazı kesilmiş halde bulunur. Bu olaydan bir süre sonra Harry'nin yakın bir arkadaşı öldürülür ve öldürüldüğü gece Harry'e ulaşmaya çalışmıştır. Ve o kadar akıcı bir anlatımı vardı ki okuyacak olanlar sayfa sayısı sizi engellemesin. Okurken sanki karşımda o sahneleri birebir izliyormuş izlenimine kapıldım. Bu arada yazarın yazım tarzı bana biraz Steig Larssonu hatırlatıyor, bu da dikkatli okuyucuların gözünden kaçmayacaktır. İlk bölümlerinde iki zaman arasındaki geçişler biraz sıkılmaya neden olsa da sonradan ben niye böyle düşündüm diye kendimi sorguladım. Bu yazarın en beğendiğim kitapları başta Susuzluk, Kardan Adam, Yarasa, Hayalet, Oğuldu. Ve buna birde Kızılgerdan eklendi. Bu türü sevenlere tavsiye ederim. Keyifli okumalar.
Sade bir anlatımı olan ve oldukça ağır ilerleyen tipik bir iskandinav polisiyesi. Aslında belki de daha kısa sürede okuyup daha fazla keyif alabilirdim sanırım ancak iş hayatımın yoğunlaştığı bir döneme denk geldi. Hikaye merak uyandırsa da baş karakterler Jeppe ve Annette'yi sönük buldum fazla ısınamadım. Daha çok keyif alacağım alternatifler bulunduğundan serinin devamını pek okumayı düşünmüyorum.
Haftanın ilk gününden herkese merhaba
Bugün İskandinav polisiyesi ile tanışma kitabım olan Buz Prenses’in yorumu ile geldim
Erica,anne ve babasının ölümünden sonra çocukluğunun geçtiği Fjallbacka kasabasına döner.Bir rastlantı sonucu,yıllardır görüşmediği çocukluk arkadaşı Alex’in cansız bedenini bulur.Alex buz gibi evinde bilekleri kesik şekilde küvette yatmaktadır.
Erica biyografi yazarı olduğu için Alex’in ailesinin ricası üzerine onun hakkında da yazmaya başlar.Çocukluk arkadaşı olmasına rağmen Alex’in hakkında pek bir şey bilmiyor bu yüzden kapsamlı bir şekilde onu tanıyan herkesle konuşmaya başlar.
Aynı zamanda Erica bu davaya bakan kasaba dedektifi Patrik ile de yakınlaşır.Hem Patrik hem Erica bu küçük kasabada ki cinayeti çözmeye çalışırlar.
Kitabı genel olarak sevdim.Sadece okurken ara sıra şunu söyledim bir polisiye kitabın da neden bu kadar gereksiz ayrıntı var.Hayır bide olaylarla bağlantısı olsa anlayacağım ama hiç alakası olmayan konu ve durumları okumak bana saçma geldi.Ayrıca katili tahmin edemedim ama katilden çok bir olay beni şaşırttı hatta şoklara girdim nasıl yani diye kalakaldımTabii ki ne olduğunu söylemeyeceğim okuyup kendiniz öğrenin
Martin Beck Serisi 1 / Kanaldaki Kadın
10 kitaplık Martin Beck serisinin ilk kitabı Kanaldaki Kadın. İskandinav polisiyesi. Teknolojiden çok uzak bir dönemde büyük bir uğraşla çözülen bir cinayet vakası. Ve dedektif Martin Beck...
•
Sürekli dedektife övgüler yağdıran, fazla abartan, şişiren bir kitap olmadığı için ve sihirli bir değnek değmişçesine olaylar birden çözülmediği, cidden uzun emek ve uğraşlar verildiği için konuyu da dedektifi de çok sevdim
•
Bir sürü ödülü boşuna almamış.
•
İsveç’te bir kanalda bir kadın cedesi bulunur ve komiser Martin Beck bu cinayeti çözmek için işin başına geçer. Önce kadının kimliğini tespit etmek ve sonra da katili bulmak zorundadır. Ülkenin dışına taşan bir soruşturma başlar. Kamera yok, GPS yok. Geride bırakılan iz yok. Yorucu ve soru işaretleriyle dolu bir soruşturmanın ardından sezgileri güçlü komiserimiz katili tehlikeli bir kanala çeker.
