aşka kabiliyeti olan gönül mü yok ortalıkta, yoksa gönül alacak çapta sevgili mi yok
insanları da hep ayık görüyorum kadeh mi yok içine konulacak şarap mı yok
gönül goncası açılıp da hatırlar niçin şad olmuyor, bahtiyarlıklar olmuyor
güller mi açmıyor yoksa o güllerin kokusu mu yok
bir gönül görmüyorum papağan gibi tatlı şeyler söyleyeen
acaba söyleyen mi yok söyleten mi yok
bu gönül taştanda mı değersizdir ki kara taş yakut oluyor da
bu gönülden bir şey olmuyor
niçin bakir manaları kurcalayan muazzam şairler şiirler görmüyorum
yoksa yahya gibi üstad mı yok
Burda, bir Ahmet Erhan var uzakta
Defterini dürmüş ve Bingöl'de bir dağ köyü kadar yalnız
Aylardır aramadınız, yolları da kapanmadı
Ayakizleri betonlarınızın üzerinde saklıdır
Burda, bir Ahmet Erhan var uzakta
Taşikardi, ülser ve panik ataklı anksiyeteyle dalaşır
Aşağıeğlence'den çıkın, Etlik İlkokulu'nun altında
Ankara'da, bir belediye otobüsü yalnızlığını yaşar
Görseniz bir yerlerden hatırlarsınız mutlaka
Elleri artık titriyor, eski gibi değil
Başını sanki dünyayı taşıyormuşçasına yorgun tutuyor...
Burda, bir Ahmet Erhan var uzakta
Gözleri şehrinizin bütün dumanlarıyla kaplıdır
-Bir kadeh rakının kırk yıl hatırı vardır..
Seni, anlatabilmek seni.
İyi çocuklara, kahramanlara.
Seni anlatabilmek seni,
Namussuza, halden bilmeze,
Kahpe yalana.
Ard-arda kaç zemheri,
Kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu.
Seni anlatabilmek seni.
İyi çocuklara, kahramanlara.
Seni anlatabilmek seni,
Namussuza, halden bilmeze,
Kahpe yalana.
Ard- arda kaç zemheri,
Kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu
Dışarda gürül- gürül akan bir dünya...
Yorgunsun kadın
Suskunlugundan tanıdım seni
Pembe panjurlara
Çiçekli perdeler yerine...
Sofistik bir yalnizlik cekmişsin pencerene kadın.
Güneşi kenara çekip ayışığı büyütmüssün saksilarinda....
Yıldızlara şarkılar bestelemeyi sever olmuşsun Kırık dökük ışıklarla
En cok da en uzak yıldıza kırpmışsın gözlerini usulca..
Yorgun yasanmisliklara ince